Ramazanlar eğlence ayı, bayramlar tatil fırsatı olmasın

A -
A +

Bir zamanlar mübarek ramazan ayları mahzun geçerdi, onu idrak eden mü'minlerle beraber o da sanki mahzun olurdu. Halbuki 11 Ayın Sultanıydı. İnsanlar gibi ayların da sultanı vardı, o da ramazanı şerifti. Kötü günlerdi. O günler tarihe mal oldu, tarihçi araştırmasını yapıp hükmünü verecektir. Şimdilerdeyse farklı mahzunluklar yaşanmakta. Bu defaki mahzunluklar inkârdan değil. Birkaç dönemdir ifrata kaçıldı, devam da ediyor. Ramazan geceleri çadır tiyatrosuna döndü. Şarkılar, türküler, onlardan farksız sözde ilahiler, melekten ziyade nefsi memnun eden bir havada sürüp gidiyor. Bu bir dejenerasyondur. İnkâr zamanlarıyla aynı kapıya çıkar. Yakın günlere kadar bazıları, Binbirdirek Eğlenceleri diyerek bir hasreti dile getirirlerdi. O hasret ya gafletin veya ihanetin neticesiydi. Çünkü adı geçen eğlenceler, Ermeni ve Rum ekalliyetten bazılarının mukaddes ayı, dolayısıyla Müslümanların ahlakını bozdukları tiyatrosu ve eğlencesiyle çığırından çıkmış fantezilerdi. Onlar ne ibadetti ne taat. Son senelerde vaziyet ona doğru gitmekte. Büyük meblağlar ödeyerek sahneye çıkarttıkları "sanatçı" namlı kimseler vasıtasıyla halkı toplayıp gönlünü hoş tutarak oy sigortası yapılmakta. Bu bir hizmet değil, din istismarıdır veya dinden habersizliktir. Ramazan ayının bu panayır ve çadır tiyatrosu seviyesizliğinden kurtarılması lazım. Mübarek ayda 30 gün boyunca bu esef verici hal görülürken sonunda da 10 Yıl gibi bir müddettir bayram edileceğine bilhassa varlıklı kesimle bir kısım genç nesil o müstesna günleri çılgın bir tatil fırsatı sayarak içerde ve dışarıda sahillere, otellere koşmaktalar. Onlar için bayram, tatilden öte bir şey değildir. Aile büyüğü ziyareti, eş-dost arama, kabir ziyareti hak getire. Bu bir aidiyetten kopuş ve haymatlos oluşun/vatansızlığın ilk adımlarıdır. Hayatta her şey, plaj, solaryum, kumar, açık büfe ve lüks şehirlerin marka mağazalarından ibaret değildir. Onların hiç mi hayır-duaya ihtiyacı yok? Hayır-dua almayan dünyanın en fakir insanıdır. İstediği kadar serveti olsun. Demek ki ramazan da bayram da hakkıyla anlatılamıyor. Eğer anlatılsa, anlatılabilse, anlaşılsa böylesi gariplikler, tuhaflılar yaşanmazdı. Değerlerin kendi zemininden çıkması raydan çıkan trenin devrilmesi gibidir. Tren kendi yolunda oldukça mesafe alınır. Devrilmiş tren istediği kadar düdük çalsın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.