Rifat Hisarcıklıoğlu'nun müzesi, Ali Coşkun'un bisikleti

A -
A +

Cumartesi, Pazar Ankara'daydık. Hangi il'e yakın olduğu araştırılmaya değer bir otelde TOBB'un 60. genel kurulu vardı. Kongreden önce, cumartesi günü TOBB genel merkezini ziyaret ettik. Merkezde ilk dikkatimizi çeken müze oldu. Hayır, böyle bir müze yok ama gerçekte o müze var. Plaket, vazo, tablo, hat, vs. gibi başkanlara hediye edilmiş ne varsa büyük bir salondaki onlarca vitrinde teşhir edilmekte. Bizde ne yazık ki kurumlar tesis edilirken bir gün o kurumun tarihinin yazılacağı hatırlanmaz. Onun için çok kere başlangıç günlerine dair bilgi ve belge yoktur. TOBB'da durum farklı olmalı. O vitrinler dahi doküman hükmünde. Onun için müze fiilen mevcut. Hem de başkanın odasında. Öyleyse bu yazı bir vesile olsun. Ya Hisarcıklıoğlu oradan çıkarak trafiğe daha açık bir yere taşınsın, merkez müze haline getirilsin veya bir başka yerde "TOBB Müzesi" açılsın. Şubelerden de malzeme toplanabilir. TOBB Merkezinde medya mensuplarını Rifat Hisarcıklıoğlu'ndan evvel Sanayi Bakanı Ali Coşkun ağırladı. Bir arkadaş bakandan Çanakkale Seramik hikâyesini anlatmasını istedi. '90'larda Ali Coşkun'la aynı çatı altında da çalıştık. Çok sohbetlerimiz de oldu. Fakat bunu dinlememiştik. Müzeler gibi kişilerin hatıraları da mühim. Bakan, Allah ömürler versin bir gün emekli olduğunda hatıratını yazar mı bilmeyiz. Ama biz ne olur ne olmaz düşüncesiyle Türkiye'nin sosyal ve ekonomik tarihinden bir kesit olan o malumatı burada nakledeceğiz: Sene 1950'ler. İbrahim Bodur, Çanakkale'de tenha bir yerlerde seramik fabrikası kurmuştur. Ali Coşkun da fabrikanın genel müdürü. O günkü deyimle umum müdür. Umum müdür lakin yürüyerek işe gidip gelmekte. Bir gün fabrika sahibi, talimat verir. Umum müdür artık işe yürüyerek gidip gelmeyecektir. Kendisine bir bisiklet alınmıştır. Genç genel müdür işe bisikletle gidip gelmeye başlar. Tabii genel müdür aynı zamanda eleman da almaktadır. Vatandaş tedbirlidir. Ne olur ne olmaz. Belki bir gün işi düşer. Devir kasketin kafalarda olduğu devirdir. Ali Coşkun, geçerken kafalarında eski, şekli bozulmuş kasketli vatandaşlar, derhal toparlanıp sanki birisi "dikkat! Komutan sağda!" demişçesine ellerini kasketlerinin çoktan "s" şeklini almış güneşliklerine götürmektedirler. Ne var ki bisikletin çevredeki tesiri bundan ibaret değildir. Köylülerin canı sıkılmıştır. Söylenirler: "Bu İbrahim, falukayi batrecek". Sonunda dayanamazlar. Kendi şiveleriyle "İbrahim" dedikleri İbrahim Bodur. Ona bir mektup yazarlar. "Yaptığı müsrifliktir. Umum müdür beye velespit almak da ne demek? Böyle devam ederse faluka batar!" Hayır, köylüler yanılmıştı. "Velesbit" alındı diye "faluka" batmadı, o fabrika kendi sahasında dünya ikincisi, İbrahim Bodur sanayi devi, Ali Coşkun da bakan oldu. Kim bilir o bisiklet vaktinde alınmasaydı belki de bunların hiç biri olmazdı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.