Rodin'le Atlı Köşk -Il-

A -
A +

Camille Claduel, bu hanım, Fransız burjuvasından bir ailenin kızı. Rodin'le tanıştıklarında heykeltıraş 40'lı yaşların ortalarında o ise 18 yaşındadır. Önce öğrencisi olur. Sonra modeli. Sonra sevgilisi. Zikzaklı, fırtınalı, kopan-birleşen, kendi içinde çelişen bir hayat. Camille'nin ailesi, kızlarını ahlâka aykırı hayat sürdüğü için reddeder. Rodin, o noktada kendi yüzünden yalnız kalan mustarip bir kadına sahip çıkacağına Camille'yi terk eder. Camille Claduel bir süre sonra tımarhaneye düşer. Aklından olmuştur. 30 yılını orada geçirir, orada ölür. Rodin'se 72'sinde evlenir. Müzenin duvarlarında Alman şairi R.M Rilke'nin A. Rodin'e yazdıklarıyla Rodin'den pasajlar da var. İnsanın kalıbını taklit edip ruhunu ele geçiremeyen usta heykeltıraşın bir yerde şöyle yazdığını görüyorsunuz. Bu sözü duyup da ürpermemek mümkün değil. "Bir kimsenin ruhunu görmek istiyorsanız yüzüne bakın". Şunu mu demek istemiştir acaba? "Bu heykellerin ruhu yok, ama yüzü var, yüzüne bakınca ruhunu da görürsünüz" sözü bizim kültürümüzdeki meşhur deyişle ne kadar da benzeşiyor, "kişinin sureti, sîretinin aynasıdır". "kişinin yüzü kalbinin aynasıdır"... Rodin Sergisi'nden sonra merhum Sakıp Sabancı'nın 20 sene kadar yaşadığı eski evini, Köşk'ü gezdik. Asıl muhteşem müze burası. Fausto Zonaro'dan son Saraylı Veliahd Abdülmecid Efendi'ye, Şevket Dağ'a kadar onlarca orijinal tablo. Hafız Osman ve daha başka birçok müstesna hattatın yazdığı her satırı gözlere sürme Mushah-ı Şerifler, Hilyeyi Saadetler, Fermanlar, Beratlar, Menşurlar, Kasideyi Bürde kitapçığı, kelimeyi tevhid levhaları ve yüzlerce eser üstü eser. Sakıp Bey, tekrar yazılması, yapılması mümkün olmayan bu çalışmaları toplamakla ne iyi etmiş. Yoksa kim bilir şimdi nerelerdeydiler? SSM'den çıkıp yola düştüğümüzde şunu düşündük. Rodin, dünya çapında bir kıymet. Picasso keza öyle. Ya bizim san'atkârlarımız? Hafız Osman, Necmeddin Okyay, Hamid Aytaç, Şeker Ahmet Paşa? Onları ve onlarla beraber binlerce eser ve imzayı hangi dünyalı, daha kötüsü kaç Türk bilmekte? "Kasideyi Bürde" dedik. Kaç Türk vatandaşı bu iki kelimenin neyi ifade ettiğinden haberdar? Kaç dürüst ticaret ehlinin müzenin duvarındaki "el kesbî habiballah" cümlesinin kendisini teşvik ettiğinden malumatı vardır? En berbatı, kaç ziyaretçi bunları okuyabilir? Picasso için yüzlerce metre kuyruk. Rodin'e büyük rağbet. Bu manzaraya sanata ilgi duyulmasından dolayı seviniriz. Peki, ya kendi eserlerimiz, san'atkârlarımız? Kendi şairlerimiz, ressamlarımız, hattatlarımız, yazarlarımız, kitaplarımız, kahramanlarımız? Onları unutulmaktan nasıl kurtaracağız? Sinan'la kim boy ölçüşebilir? Şeyh'ül İslam Yahya'nın bir beytini kim söyleyebilir? İznik Çinileri, bizim heykelimizdir. Değerlerin pazarlanması devrindeyiz, dünyadaki kalitemizi arttırmak için bu şart. Ne var ki onlardan önce bu ülkenin nesillerinin haberdar olması lazım. Temel yerli değerlerle kurulmazsa yabancılaşma kaçınılmaz olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.