Tevazu gösterenin yükseleceğini Hadîsi şerîf, muştulamaktadır. Sabri Ülker merhum, zihnimizde tevazuû ile silinmez bir hâtıraya sahibtir. 1990-1991'lerde TGRT'yi kuruyorduk. Enver Ören Bey, bize şu meâlde bir talimat verdi: 'Bu hizmeti tek başımıza yapmayalım, diğer gönüldaşlarımızla müşterek bir çalışma olsun. Onun için de şunları şunları ara...' Arayacağım isimlerden biri de Sabri Ülker'di. Telefonunu temin ettim. Tabiî yol belliydi. Telefona sekreter çıkacak, ya görüşmemizi gerçekleştirecek veya not alıp biz dönüş yapalım diyecekti... Fakat öyle olmadı, numarayı çevirdim Sabri Bey karşımdaydı. Bu alçakgönüllülüğü hakîkaten çok takdir ettim. Ülker, o zaman da meşhur bir şirket, Sabri Ülker o zaman da büyük bir sanayicimizdi. Kendimi tanıttıktan sonra arama maksadımı arz ettim. Verdiğim tarihte Sarıyer'de verdiğim ev adresindeydi. O celselerde şu tarafıyla dikkatimi çekti, konuşmuyor, daha ziyade dinliyordu. Sabri Ülker, iş hayatına kardeşi Asım Ülker'le birlikte 1944'te 100 metrekarelik bir atölyede başladı. Üç işçi ile günde iki yüz kilogramlık bisküvi hamuru üretiyorlardı. Ülker, bugün 30 bin insanın çalıştığı bir dünya markasıdır. 3 kişilik bir noktadan 30 bin kişilik devâsa bir çapa yükselmek bir kahramanlıktır. İş hayatı çetinler çetinidir. Orada insaf yok, rekabet amansızdır. O kadar da değil. Bir de iyi saatte olsunlar var. Ülker, az dışlanmadı, az üvey evlat muamelesi görmedi. Ona bile yeşil sermaye boyası çalınmaya çalışıldı, fişlenmeye uğraşıldı, askerî tesislere mamulleri sokulmamaya çalışıldı. Sabri Ülker'in yola çıktığı 1944 İkinci Cihan Harbi yıllarıdır. İşi oğlu Murat Ülker'e bıraktığı zamanlarsa toplumun aydın şuur kaymasına uğradığı 28 Şubat süreci. İşe başladığı dönemle işi ikinci nesle bıraktığı dönem arası Türkiye'nin darbeler tarihidir. Müdahale, dayatma, siyâsî ve iktisâdî buhran, öteki sayıp üstüne gitme devri. Bu iş adamı, işte o dinleyen, sâkin, sabırlı ve alçakgönüllü üslûbuyla bunları aştı ve hedefine vardı. Böylece insanlara faydalar kazandırdı, zorluklara tahammül ederek hayrlı insan oldu. 92 yıllık yüksek başarılarla dolu duaya layık bir ömür. Bugün yurt dışında markette görülebilen tek Türk markası neredeyse Ülker'dir. İnsan, o gurbet şartlarında ona rastladığında evinden birini görmüş gibi sevinmekte. Hep diyoruz, marka şirketler olmazsa olmazımızdır. Şirketlerin zenginliği, ülkelerin zenginliğidir. Bir işi yıldızlaştırmak her faniye nasip olmaz. Mekânı cennet olsun.