Yozlaşma, bozulma, bizi biz yapan değerleri yitirme inanılmaz çaplarda. Kıymetler kaybındaki sür'at her gün biraz daha artmakta. Enflasyon düşerken ahlâksızlık yükseliyor. Başta muhafazakâr bir iktidar olmasına mukabil o iktidardan intikam alırcasına her şey çığırından çıkmakta. Çocuk köyünde kendilerine çocuk emanet edilenler o çocukların ırzına geçmekte. Çocuk suçlu sayısında inanılmaz artış seyretmekte. Hırsızlık, soygun gasp almış başını gidiyor. Kapkaç dehşet saçıyor. Yeni TL taklit edilemez deniyordu lafta kaldı. Yolsuzluk her ihalede ilk şüphe. Bakanlar başbakanlar yargılanıyor. En son marifet sahte rakı. Eskiden "kaçak içki"ydi şimdi sahte rakı denir oldu. "Sahte rakı"dan ölenler iki düzineye yaklaştı. Dehşet verici olan, ölenlerin her cinsten ve her yaştan olması. Genç kadınlar da var, yaşlı erkekler de. Daha da dehşet verici olansa sahte rakı ölümlerine rağmen içki satışlarının durumu. Ne beklenirdi? Bu vahim hadiseden dolayı hiç olmazsa bir süre satışlar gerilesin. Tam tersine artma olmuş. Nerede ne yanlışlık yapıldı? Üç yerde yanlışlık oldu. Birini aileler yaptı, diğerini devlet, üçüncüsünü medya. Aileler, her şeyi fizikten, maddeden ibaret gördü.. İyi okullar, yurt dışı eğitimler, pahalı markalar, gösterişli düğünlerle her şeyi hallettiğini sandı. Devlet, yıllarca taş gibi bir laiklik uyguladı. Esnemedi, kıpırdamadı, anlamadı. Laiklik, dönem dönem dinsizlik gibi yorumlandı. Vatandaş vergi verecek, idare, yol, hava alanı, köprü, hastane yapacak. Devlet yalnızca bu sanıldı. Medya üçüncü faildir. Bu medya sadece gazete ve televizyonlardan ibaret değil. Sinema da ona dahil, İnternet de, reklam da. Topluma etki eden her araç medyadır. Bir Türk yönetmen yabancı bir ülkede film çeviriyor. Yönetmen iki kardeşi aynı kadınla yatağa sokuyor. Bu ne demek? İki kardeş aynı kadınla düşüp-kalkabilir. İki kardeş aynı kadınla yaşayabilir. Bu filmin takdir edilecek bir tarafı var mı? Olabilir mi? Fakat çok satışlı bir İstanbul gazetesi, yönetmeni kastederek haberi "bir tabuyu daha yıktı diye" verdi. O film de bu haber de ailenin temeline bomba koymaktır. Diğer taraftan RTÜK başkanı televizyonlardaki çılgın gidişi frenlemek için teşebbüse geçince hemen sansür manşetleri çekilmeye başlandı. Ranta çomak sokulmuştu. Her bakımdan sağlıklı insanın, ailenin, milletin, devletin bekası mı, serseri hürriyet mi? Kendini bilen insan, hürriyetin bile serserisine tenezzül etmez. Ezcümle, maalesef ve maalesef dünyaya örnek o mübarek ve muhteşem Türk tipi böylesine utanılacak hallere düşürüldü. Düşüş bütün hızıyla sürmekte. Hükümetle keyfiyet ters oranı olmuştur, bu tersliğin görülmesi gerekir. Değişim diyerek, reform diyerek, çağdaşlaşma diyerek gelinecek menzil burası mı olacaktı?. Yıllardır İslamiyet'e saldırılmakta . Bazı ilahiyat unvanlıların bunda çok büyük vebali var. Onlar sanki dini içten yıkmaya memur ajanlar. AB bastırıyor, "Okullardan din derslerini kaldırın" hükümet cevap veriyor. "Bizde din dersi yok, din kültürü eğitimi var." Çok yanlış. Tam tersine, "Din dersimiz kifayetsiz, şu ân sözde din dersi öğretiyoruz yarınlarımızın teminatı için evlatlarımıza doğru düzgün din dersi vereceğiz, bundan AB'nin hatırına vazgeçemeyiz" demeli. Nitekim Danimarka okullarına dokuz yıllık mecburi din dersi getiriyor. Ya öküze tapacaksınız, ya paraya, ya yüce Allah'a; dinsiz millet olmaz.. Hakikat bu iken Türkleri dinsizleştirmek için ne lazımsa yapılıyor. Bir taraftan Alevi vatandaşları kullanmaya kalkışıyorlar bir taraftan mankenleri kullanıyorlar. Devlet mutlaka bu din dersi, Kur'an öğretilmesi meselesine eğilmeli. Köhnemiş tek parti diktatöryal anlayışı mutlaka terk edilmeli. 15 yaşını geçtikten sonra her şey çok geç olur. Nitekim bütün bu olanlar da her şeyin çok geç olduğunu ispatlamakta. Hükümet, televizyonlarda cazgırlık yapan 5-10 tane köksüz aydının muhteşem sefaletine kulak asmamalı. RTÜK doğru bildiğinden şaşmamalı. RTÜK bırakınız geri adım atmayı aksine büyüteci daha yaklaştırmalı ve mesela dizilerdeki o sinsi alkol teşvikçiliğine dikkat etmeli. Dizilerin büyük çoğunluğu gizli gizli içki propagandası yapmakta. Dizilerden birden bire baş örtülü nur yüzlü anneanne, babaanne tipleri yok oldu, her taraf münasebetli münasebetsiz içki sahneleriyle doldu. Bir Türk'ün dünyaya bedel olduğu meğer efsaneymiş. Bir Türk artık kendine bile bedel değil. Ortalık sahte Türklerle doldu. Kötü paranın iyi parayı piyasadan kovduğu gibi sahte Türkler de namuslu, ahlâklı, şerefli, örnek ve eşsiz Türk tipini ortalardan kaybetti. Hükümetin, devletin milli eğitimin medyanın görevi kaybolan Türkleri tekrar bulup meydana çıkartmak. Onun için maddi kalkınmanın yanı sıra manevi kalkınmaya da önem verilmeli. Kalıba hizmet edip kalbi ihmal ederseniz meydanı sahte Türklere bırakmış olursunuz, sahte Türkler yetiştirirsiniz. Sahte adamlar da sahte rakı, sahte çikolata, sahte ekmek yaparlar. Sahte rakı sanığının soy ismi "Hafızoğlu". Bu dahi ibretâmiz değil mi? Hâşâ kuluna zulmetmez Hüda'sı Herkesin çektiği kendi cezası.