Turgut Özal, Vehbi Dinçerler'i Millî Eğitim Bakanlığı'na getirmek istemiş fakat Kenan Evren'den dönmüştü. Özal, o engeli bir türlü aşamadı. Çok gürültü koptu. Neticede Dinçerler adı geçen bakanlığa gelemedi. Hiç de hak etmediği bir şaibe altında kalmıştı. Suçu neydi? Hiçbir şey. Ya namaz kılıyordu veya hanımının başı örtülüydü. Halbuki Dinçerler'in o günkü yapısı bugünkü AK Parti'nin herhangi bir ılımlı mensubu kadardı. Aradan yıllar geçti, Dinçerler ANAP'tan Millî Eğitim Bakanı da oldu, başka bakan da. Kimsenin kılı kıpırdamadı, kimse rahatsız olmadı, kimse bir ziyan da görmedi. Vehbi Dinçerler, bugün de devletinin hizmetinde, hükümetin verdiği işi yapan umur görmüş aklı başında bir âkil kişi. Nerden çıktı bu Vehbi Dinçerler tozlu arşivi? Devlet Bakanı Beşir Atalay'dan dolayı. Erkan Mumcu, istifa edince Başbakan Tayyip Erdoğan, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'i Kültür ve Turizm Bakanlığına, Beşir Atalay'ı da Millî Eğitim Bakanlığı'na kaydırmak istemiş. Bu isteğin Çankaya direnişi ile karşılaştığını, ikna mümkün olmayınca da başbakanın Kültür ve Turizm Bakanlığına Atilla Koç'u tayin etmek suretiyle bir tatsızlığın önüne geçtiğini sonradan öğrendik. Lüzumsuz bir gerginlik çıkmamış olması memnuniyet verici. Ayrıca Hüseyin Çelik'in yerinde kalmış olması da isabetli. MEB gibi çok mühim bir bakanlıkta sık sık baş değişmesi hiç doğru değil. Ancak, bu doğru, bir başka yanlışı dile getirmeye de engel değil. Şüphesiz ki ortaya çıkan manzara Beşir Atalay açısından hoş değil. Hak etmediği bir bühtan altında kaldı. Beşir Atalay'ın şahsında tarih tekerrür etmiştir. Herhalde zaman içinde devamı da tekerrür eder. Yaşadığı muamele bakımından bugünün Beşir Atalay'ı dünün Vehbi Dinçerler'idir. O halde bu fotoğrafta bir yanlış duruş, bir yanlış düşünce yok mu? Beşir Atalay, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinde devlet bakanıdır. Acaba, bu bakanlık, kim olursa olsun, ne olursa olsun tayin yapılan bir yer midir? Hayır!.. Peki aynı Beşir Atalay, aynı zamanda bir milletvekilidir. TBMM çatısı altındaki 550 kişiden biridir. Acaba kim olursa olsun, ne olursa olsun herkes oraya seçilebilmekte midir? Hayır!.. Beşir Atalay, keza aynı zamanda üniversite hocasıdır. Acaba üniversitelerde kürsülere kim olursa olsun, ne olursa olsun herkes kürsülere tayin edilebilmekte midir? Hayır!.. Akademik kademelerden süzüle süzüle yükselmekte. Hepsi bir yana o bir insandır. Masumiyet esastır. Öyleyse insana bu muamele neden reva görülür? Dün Vehbi Dinçerler mahzurlu görülmüştü, bugün Beşir Atalay mahzurlu görüldü? Neyse ki Beşir Atalay, manşet taarruzuna uğramadı. Vehbi Dinçerler bir de onu yaşamıştı. Bu hor bakış, bu itimatsızlık çok yersiz ve modası geçmiş cinsten. Vehbi Dinçerler zamanında tehlikeli bulunarak tayin edilmediği bakanlığa gelince ne yaptı, neyi alıp nereye götürdü ki Beşir Atalay'da aynı kuşkular tekrar hatırlandı? Tıpkı Uğur Mumcu'da olduğu gibi. Uğur Mumcu asker oldu. Fakat birliğinden alınıp er yapıldı. O da terhis olunca "Sakıncalı Piyade" piyesini yazdı. Öldürülünce de ismi verilmedik yer kalmadı. Sizce de insana saygısızlık ve tezat yaşamıyor muyuz? Şüphe yerine sevgi esas olsa daha yerinde olmaz mı?