Şam-ı şerif

A -
A +

Şam'ın bizden kopartılarak "Suriye" ismi ile devletleşmesinden bu tarafa 85 yıldır ilk defa bu ülke caddelerinde Türk bayrağı görülüyor. Bu sebeple büyük yorgunluklarla "İstanbul Şam'da" programını tertipleyen Şam Büyükelçiliğimiz, İBB ve herkes teşekkürü hak etmiştir. Bütün Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde olduğu gibi Suriye ile de çok köklü bağlarımız var. Fakat bu bağlar Suriye ile çok fazla. Bunlar müşterek devlet Osmanlı'dan gelen, İslamiyet'ten gelen, nüfustan gelen, tasavvuftan gelen şeklinde en az 10 sebebe bağlanabilir. Buraya geldiğinizde en fazla şaşırtan soru şu olmaktadır: "Nasıl buldunuz?" İstanbul, Adana, Gaziantep... için bunu sorduklarında tabiî ki yadırgarsınız, sizin şehrinizdir. Buralar sorulduğunda da hiç farkında olmadan aynı hislere kapılıyorsunuz. Hakikati tekrarlayalım, Suriye ile bir elmanın iki yarısı gibiyiz. Araya sun'i duvarlar çekilmiş. Halk ve kültür tek. O yadırgatan hali Şam'da yaşıyorsunuz, Humus, Hama ve Halep'i görünce fikriniz daha bir pekişiyor. Şam, sahabe, âlim ve evliya yatağı. Bundan dolayı olsa gerek "Şerefli Şam" denmiş. İlginçtir, Sevgili Peygamberimizin bazı eşleri, kızları, bazı arkadaşları hep burada medfunlar. Eşlerinden Hazreti Hafsa, kızlarından Hazreti Zeynep ve Hazreti Rukiyye, müezzini Hazreti Bilal-i Habeşi, vahiy kâtibi Hazreti Muaviye ve daha birçoğu hep buralardalar. Bazı taşkınlar Hazreti Muaviye'nin kabrini sürekli parçaladıkları için Suriye hükümeti, sonunda kabri demir mahfaza altına almış. Bu davranışlarından dolayı bu hükümete "şükran cezilen/çok teşekkür ederiz" demek gerekir. Diğer taraftan büyük sahabi Halid bin Velid, Humus'un merkezinde adını taşıyan büyük bir camide, kendisi bir köşede, diğer köşede ise Hazreti Ömer'in oğlu Hazreti Abdullah ile birlikteler. İnsanlık tarihinin en adil hükümdarlarından Ömer ibni Abdülaziz ise Hama- Halep arasındaki bir köyde gayet mütevazı bir mezarda. 4 çok mütevazı kabir gördük. Süleymaniye Külliyesi'nin bahçesinde son padişah Sultan Vahideddin, Hazreti Muaviye , Ömer ibni Abdülaziz ve Türk Hava Şehidliği. Daha ileri zamanlara dönersek Yahya aleyhisselamın başı dünyanın en büyük camilerinden Emeviye veya Ümeyye Camii'nde. Selahaddin-i Eyyubi'nin türbesi bu caminin hemen yanında. Ne güzel manzaradır ki Haçlı ordularına kan kusturan Selahaddin-i Eyyubi hazretleriyle ilk Türk hava şehidleri Fethi Bey ve iki arkadaşı kapı bir komşu şeklinde yan yanalar. Silsileyi aliyyeyyi Nakşibendiyyenin emsalsiz isimlerinden Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri ise "Heybetli Dağ" demek olan Cebel-i Gasiyyun'un orta eteklerinde huzur menbaı şeklinde... Burada tarihî eserler, büyük zatlar o kadar çok ki... Başınızın dönmemesi mümkün değil. Mesela Şam'da Hamidiye Çarşısı, Halep'te kale, Osmanlı camileri ve dönümler dolusu büyüklükte Kapalı Çarşı. Hama'da Su Değirmenleri. Hepsini burada anlatmak imkânsız. Şu kadarını söyleyelim ki Vakıflar Genel Müdürlüğü bundan böyle sadece Türkiye hudutları içindeki eserlerimize değil, Osmanlı Coğrafyasındakilere de sahip çıkmak zorunda. O devletlerle anlaşarak evvela envanterler yapılır sonra araya BM, DB gibi fonlar da katılarak artık insanlığın ortak malı bu muazzam eserler dünya durdukça durmaları için ne lazımsa ifa edilir. Türkiye iki projeyi de yapmalı. Bunlardan biri malum, İpekyolu. O yapılıyor. O batıdan doğuya-doğudan batıya gidiyor. Şimdi bir proje daha var "İnanç Yolu". Bu da kuzeyden güneye inmeli, güneyden kuzeye çıkmalı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.