Sayın başbakan sözünü tavzih etme, açıklığa kavuşturma ihtiyacı duydu. Dediğinin meali şu: 'O söz samimi bir ortamda söylenmiştir. Benim medyaya talimat vermek gibi bir hak ve yetkim yok'. Böyle bir tavzihe, düzeltmeye ihtiyaç var mıydı? Türkiye Cumhuriyeti başbakanı ne demişti? Dediği yine mealen şöyle: -Kıbrıs'ta çözüme hiç bu kadar yaklaşılmadı, bu itibarla haberlere, yazılıp çizilenlere daha bir dikkat etmeli, karşı tarafı tahrik edecek ifadelerden kaçınmalı bir nevi oto sansür uygulanmalı. Bu sözde ne var? Hiçbir şey yok.. Bir rica. Üstelik çağrı, Türk ve Rum taraflarına da yapılıyor. Fakat, kahvaltı sofrasından kalkanlardan bazılarıyla onlardan işiten bazı kimseler hemen kaleme kâğıda sarılarak sözü olmadık yerlere taşıdılar. Evet, şanssız kelime "sansür"dür. Çünkü bu kelime sabıkalı ve itici. Bazı kuruluş ve kişilerin refleks ve tepkileri de ondan. Halbuki başbakan da bir insan. Konuşmak zorunda. Konuşmasa bu defa da başka türlü şikâyetler başlayacak. Niyet önemli. Meramını daha net anlatabilmek için "sansür" denmiş olmasını böylesine büyütmek yanlıştır. En nihayet sürçü lisan denirdi. Kaldı ki burada güzel olan paylaşma fikridir. Başbakan, medyayı ismini koymadan icraatına adeta ortak etmektedir. Bu sözün altında şu mesaj vardır: 'Kangrene dönmüş bir problemi bitirmekte hepimize mükellefiyetler düşüyor. Biz çalışıyoruz, siz de bize yardımcı olun'. Yardım yerine küçük çaplı isyan olmuştur. Peki... Aynı konuda aynı insanlara sayın Tayyip Erdoğan değil de sayın Hilmi Özkök aynı kelimelerle aynı ricada bulunsaydı yine bu mübalağa yaşanır mıydı? Hayır. Acı ama gerçek, medyamızın böyle bir çifte standardı var. O kadar olsa neyse. Aynı rica, aynı kelimelerle medya patronlarına yapılsa, patronlar da bu ricayı aynı çalışanlarına tekrarlasalardı, Tayyip Erdoğan, ateşi maşayla tutsaydı aynı yiğitlik medya patronlarına karşı da yapılır mıydı? Hayal görmeyiniz. Hür ve bağımsız medyamız bir samimiyeti cezalandırma cihetine gitmiştir. Bunların hepsi doğru. Ne var ki bazılarının bazı konuları unutmadıkları da doğru. Gün gelir devran döner çok şey unutulsa da bu sansür sözü unutulmayıp gündeme taşınır. O bir yerlere yazıldı. Onun için kelimeler çok önemli. Kelimeleri fevkalade özenle seçmeli. Her yüze gülen dost, her meclis de dost meclis değil. Erdoğan, muhakkak boş zaman bulup mutlaka tarih okumalı.