Sarıkamış'ı anlamak

A -
A +

Dünyanın başlangıcından gelip ebediyete giden zaman ırmağında meydana gelen hadiseye tarih deniyor. Ancak o tarihin öncesi ve sonrası var. Tarih tek başına kendinden ibaret değil. Sarıkamış'ı sadece kendisiyle ele alırsanız çözemezsiniz. Sarıkamış'ın hikâyesi Viyana'dan başlar. Viyana'nın kaybı 1826 Vak'ayı Hayriyesiyle biter, kendi ordunu elinle bombalarsın. Artık dağdan yuvarlanan bir kaya parçası gibiyizdir. Ordunun tasfiyesi üzerine yeni ordu inşası zaman alır. Bunu karada ve denizde mağlubiyetler takip eder. Tanzimat ve reformlar 93 Mağlubiyetini önleyemez. İşte o arada İttihat Terakki sahneye çıkar. Önce yer altındadır. Sonra 31 Mart vak'asıyla darbe yaparak devlet idaresini ele geçirir. Sonun başlangıcı II. Abdülhamid'in hal edilmesiyle/devrilmesiyle başlar. Halbuki bu padişah 33 yıl boyunca devleti ayakta tutar. Toprak kaybı olmaz. Devlet, reorganizasyona tabi tutulur. Abdülhamid'e yöneltilen en büyük tenkit baskıdır. Onun yetiştirdiği subaylar kendisini anlayamazlar. Ya baskı denen disiplin olacak veya devlet feda edilecektir. Nitekim ikinci en büyük tenkit hafiye teşkilatı denen istihbarat birimini İttihad Terakki iktidarı, önce lağveder sonra Teşkilatı Mahsusa adıyla daha sert şekilde uygular. İttihat Terakkici "Halaskâranı Zâbitân" unvanlı kurtarıcı subayların düşman olarak devirdikleri padişahı anlamaları için teslim aldıkları imparatorluğu 9 yılda batırmaları gerekir. Devleti 1909'da devralır, fakat 1918'de memleketten firar etmek zorunda kalırlar. Arkalarında yanan bir imparatorluk bırakmışlardır. Şu soruluyor, İttihatçılar hain miydi? Hain olsalar ne yazar ahmak olsalar ne yazar? Hain değillerdi. Ama ahmaklardı. Kadere bakınız ki onların firar ettiği aynı yıl Abdülhamid Han da vefat eder. Halk sabık padişahın arkasından "bizi bırakıp da nereye gidiyorsun?" diye ağlar. II. Viyana Muhasarası niçin ve nasıl yapıldı? Neden kaybettik? Bu 3 soruyu cevaplandırmadan Sarıkamış'ı izah etmek adına konuşup yazmak havanda su dövmek olur. Sarıkamış, büyük hayallerle devletin başına gelen bir grup ihtilalci zabitin/subayın her alanda işledikleri vahim hatalar yüzünden devletin gitmekte olduğunu, toprağın ayakları altında kaydığını görmenin dehşet verici hüznünün doğurduğu telaşla devleti kurtarma arayışıdır. İmparatorluk çocukları imparatorluğun batmasına razı olamıyorlardı. 31 Mart tertip hareketi olmasaydı 1912 Balkan bozgunu olmayacaktı. Balkan bozgunu Sarıkamış faciasının habercisidir. Sarıkamış'ta kaç bin asker şehit oldu tartışmaları zaman öldürmektir. Nesiller boyu Sarıkamış için 90 bin, Çanakkale için 253 bin şehit sayısı üzerinde ittifak edilmiştir. Şimdi bu sayılar aşağı çekilmeye çalışılıyor. Kim ne kazanır? Kafalar bulanır o kadar. 90 bin değil de 9 bin olsa, 253 bin değil de 53 bin olsa ne fark eder? Mühim olan savaşın neden çıktığı, nasıl cereyan ettiği ve sonuçlarının neler olduğunu sağlıklı biçimde tesbittir? Savaşın neden çıktığı, sebeplerinin günü birlik izahı olamaz. Körü körüne yabancı hayranlığını görmemek tarihi eksik yorumlamaktır. Viyana'da talih dönüp her şey tepetakla olunca yabancı arayışları başlar. Önce Fransız hayranlığı, sonra Alman, derken İngiliz ve en sonunda Amerikan. İş birliği ayrı hayranlık ayrı. Bir kere daha şahit olduk ki tarihimiz bilinmiyor. Kısmi izahlar yapılıp yanlış neticelere varılmakta. İyi yetişmiş akademisyenimiz yetersiz. Tarihimiz bugün dahi yazılmaya muhtaç. Fakat tarih adını alan olayın üzerinden yüz yıl geçmeden o tarihi yapanlar tarih sahnesinden çekilmeden tarih yazılamıyor. Halbuki tarihimizin yazılması şart. Kafalar karışık. Her kafadan bir ses çıkmakta. Bugünü izah ancak tarihi layıkıyla yorumlamakla mümkün. Tarihe ideoloji katılırsa doktrin olur. Sarıkamış'ı anlamak kolay değil. Sarıkamış anlaşılmadan Kerkük idrak edilemez. Tarihi tasbit, tahlil ve tefsir eden objektif olmalı ama ruhsuz olmamalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.