Şark cephesinde yeni bir şey var

A -
A +
Doğu ve Güneydoğu, sadece mahrumiyet değil, aynı zamanda sürgün ve acemi memur yeriydi. Bu uygulama, iki binin başlarına kadar devam etti. Suç işleyen her memur, doğu veya güneydoğuya sürülürdü. "Kork Allah'tan korkmayandan!" Allahtan korkmadan bin türlü şerre bulaşmışlar, bölgede vatandaştan hem hınç ve hem de  rüşvet alırlardı. Memur devleti temsil eden insandır. Bölge, memur diye bu suç işlemiş kimseleri tanıdı. Bir de hakim, polis gibi memurlar hiçbir tecrübesi olmadan ilk vazife olarak bölgeden işe başlarlardı. Halbuki onların ne bölgeye dair ve ne de meslekleri hususunda bir tecrübeleri vardı. Bu acemi personel, hata üstüne hata işlerlerdi. "Şark hizmeti" diye bir hizmet şekli yürürlükteydi. İlk memurluk ve sonraki dönemlerde olmak üzere bir memur, Şark hizmetini iki kere yapardı...
Bir hatıra:
Polatlı Topçu Okulu'nu bitirince yedek subay kur'alarını çektik. Torbaya elimi attım, Sarıkamış çıktı. Kâğıda baktım ve gülerek yerime koştum. Kur'ayı çektiren subayın dayanamayıp dediği bugün gibi aklımda "hem Sarıkamış, hem gülüyorsun?" Şu cevabı verdim: "Sarıkamış, vatanın bir parçası değil mi?" Köyümüzde büyükler, Sarıkamış menkıbeleri anlatırken herhalde 4-5 yaşlarındaydım.. O anlatılanlar, çocuk muhayyilemde sularda uzamış sazlıkları canlandırırdı. Sarıkamış, Sarıkamışlar, vatanın öz parçasıydı ama farklı muamele görmüşlerdi. Halbuki bu arada şurada-burada "köylü, milletin efendisidir", diye dudak büktüren bir cümle ve kitaplarda "gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür" şiiri yazılıydı.
Bu haldeki doğu/güneydoğuda sıkıntılar birikip isyana, isyanlar silaha dönüştü. Cumhuriyet, "şeyhlik, ağalık, feodal sistem" diye aşağılayarak yer yer dejenere de olsa bölgeye has nizamı yıkınca bir başıboşluk doğmuştu.
Bir başka hatıra:
95'lerde Sn. Bülent Ecevit ve Sn. Yıldırım Akbulut'u iki eski Başbakan olarak Güneydoğu meselesini konuşmak için TGRT'de programa almıştım. Ecevit'in dilinin pelesenkleri vardı. Yine ağalık deyince. Şöyle dedim: "Sayın Ecevit, bir müessesenin bozulmuş haliyle kendisini karıştırmamalı. O ağalıklar aynı zamanda sosyal kurumlardı. Bugün holdingler de birer ağalıktır."
Mahrumiyet bölgesine dönüşen, rejim değişimiyle allak-bullak olan bölgede işin içine İngilizi, Almanı ve daha başka yabancı devletleri de girince sonunda bölücü faaliyetler ortaya çıktı. Şükür ki bölge insanı sabır, tevekkül, tahammül ve bunları besleyen imân sahibiydi. O fedakâr insanların dayanmasıyla bugünlere geldik. Terör belki çok şeyi aşabildi, fakat tasavvufun tesis ettiği kardeşlik kalelerini aşamadı.
Şimdi doğu da hamdolsun ki batı oldu.
Yol, tünel, alt geçit, su, gaz, elektrik, internet, tv,  tünel, havaalanı, çarşı, üniversite, sosyal etkinliklerin hepsi doğuda/güneydoğudaki illerde de mevcut. Daha da olacak. En güzeli, ölümler gitti, silahlar sustu, barış geldi. Bugün doğuda/şarkta ayrılmak isteyenler yüzde 1, özerklik isteyenler, yüzde 3 civarındadır. Onlar da zamanla tedavi olur. Her şeyden vazgeçilir barıştan asla. Barış, huzur demektir.
Şark cephesinde yeni bir şey var.
Güzel şeyler...
Daim olsun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.