TBMM Başkanı sayın Bülent Arınç, seçim sisteminin değişmesi gerektiğine işaret etmekte. Yüzde10 barajını yüksek ve haksız bulduğunu beyan ediyor, marjinal partilerin dahi 1 milletvekiliyle bile olsa mecliste temsilinin lazım geldiğini söylüyor. Dışarıda hak arayacağına mecliste arasın diyor. Ayrıca mevcut seçim sisteminin temsilde adaleti engellediğini kaydediyor. TBMM Başkanı, bu görüşüyle Anayasa Komisyonu Başkanı ve Adalet Bakanından farklı düşündüğünü açıklamış oluyor. Çünkü onlar, yüzde 10 barajı kalktığı takdirde Türkiye'de siyasi istikrar kalmayacağını ve yeniden koalisyonlara mahkum olacağımızı dile getirmekteler. Bu endişeyi okuyup da ürpermeyecek hiçbir vatandaşımız yoktur. Ne siyasi istikrar bozulsun ve ne de koalisyonlar dönemi geri gelsin. Bunlar temenni. Bir de gerçekler var... O gerçeği de Cumhurbaşkanından sonra TBMM başkanı da dile getirdi. Daha başka siyasetçiler de işlemekteler. Gerçi Bülent Arınç'la Cemil Çiçek'in görüşleri, şöylece birbirine yaklaşmakta. Adalet Bakanı, barajın yol açtığı haksızlığın başkanlık sistemiyle telafi edilebileceğini ama barajın aynen kalması lazım geldiğini, Meclis Başkanıysa Seçim Kanununda yapılacak değişiklikle partilere ittifak yolunun açılabileceğini, ittifak eden partilerin, aynı pusulada blok halde, hatta amblemleriyle seçime girebileceklerini ve böylece istikrarın bozulmayacağını söylemekte. Bunlar ne kadar kabili tatbiktir? Ne kadar anlaşılıyor? Henüz netlik yok.. Sağlıklı bir mevzuata kavuşmamızda zaruret var. Anayasamız, yamalı bohçaya döndü. Aşırı miktarda madde yüklenmiştir, darbe mahsulüdür. Bu meclis, sivil bir anayasa yapabilir. Seçim Kanunu, hayatın doğrularına uymuyor. Onun değişmesini bizzat meclis başkanı teklif etmekte. Fakat yetmez. Siyasi Partiler Kanununun da değişmesi icap etmekte. Dile getirilemeyen endişe Kürtçü bir partinin meclise girmesi ve 1876 Meclisinde yaşadıklarımızın tekrarıdır. Halli gereken en büyük problem budur. Ancak Kürt vatandaşlara yakın olmakla Kürtçü olmak farklı. Birincisi bir misyon partisi olur. İkincisi bölücü parti. Fikir sahiplerinin yüzde 10'un düşürülmesi mevzubahis olduğunda istikrara vurgu yapmaları da bundan. Bu değirmen herhalde daha çok su kaldıracak... AB eşiğinde bile hassasiyetlerimiz sürmekte. Yüzde 10'un kabul edilemeyeceği İlerleme Raporunda da yazılı. AB yüzde 10'u istemez. Değişiklik yapılması gerektiğinde herkes hem fikir. Fakat "nasıl?" konusunda problemimiz var. Tartışmalara hazır olun... Anayasa, Başkanlık rejimi, Seçim Kanunu, Siyasi Partiler kanunu... Zaten 3 Ekim'den sonra hiç olmadığı kadar tartışacağız. Neyi? Çok şeyi...