Yurdumuzda seçimler 4 yılda bir yapılmaktayken bir darbe eseri olan '82 Anayasası, bunu 5 yıla çekti. Ama buna rağmen seçimler yine 4 yılda bir oldu. İlk defa bu iktidar kanunun verdiği hakkı sonuna kadar götürmek için direniyordu. İpi göğüslemesine de az kalmıştı. Ne var ki cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya çıkan ihtilaflar sebebiyle 5 yıl tekrar kâğıt üzerinde kaldı. Eğer en az 2 yıldır şurada yazdıklarımız tv ve radyolardaki konuşmalarımız internetteki makalelerimiz nazara alınsaydı bugün hükümet işine bakıyordu. O da şuydu, yine AK Parti'den bir isim Çankaya adayı olmalı, ancak bu isim, diğer parti ve kurumlar tarafından da benimsenebilmeliydi. Abdullah Gül'ün ne kabahati var? Denebilir. Kabahati, kabahatinin olmaması. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan demektir. Sembolik bir isim teklif etselerdi bugün huzur içinde icraatlarına devam ediyor olacaklardı. Oysa şimdi "meçhule giden bir gemi kalkıyor bu limandan". Kanaatimiz o ki TBMM'ye iki parti girer. Çünkü şu mitingler ve sözde değil özde muhtıra kitleleri keskinleştirdi. "Muhtıra", Turgut Özal'a karşı Kenan Evren'in konuşmasına benzedi. Mitinglerse doping etkisi yaptı. CHP'ye oy vermeyecek de ona verecek, AK Parti'yi düşünmeyen de AK Parti diyecek. Birine kendi solundan, diğerine kendi sağından oy akışı olacaktır. Şu var ki bu fikrimiz halihazır durum içindir. Siyasette 24 saat uzun zamandır sözü doğrudur. 22 Temmuza kadar köprülerin altından çok sular akacaktır. Hele adaylar bir kesinleşsin bakalım. İkbal kaybedenler, hayal kırıklığına uğrayanlar, nelere başvuracaklardır bilinmez. Bugün iki parti diyor, yarını bilmiyoruz. Şayet sandıktan koalisyon çıkarsa bu netice Türkiye için hoş olmaz. Koalisyonlar hiç iyi imtihan vermedi. AK Parti için hiç hoş olmaz. Koalisyon sürprizi ile cezalanırsak 23 Temmuzda da yerinde olacak olan cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in hükümeti kurma görevini Recep Tayyip Erdoğan'a verme ihtimali çok uzaktır. Üçüncü sıradaki parti liderini deruhte edebilir, fakat Erdoğan'dan kaçınır. Süleyman Demirel de başbakanlığa Tansu Çiller'i değil Mesut Yılmaz'ı getirmişti. Şimdi anlaşılıyor mu neden genel kabul görecek bir isim deyip durduğumuz? Gelelim kafalardaki sorulara... Kapalı kapılar ardında şu soru dillendiriliyor. Seçim vaktinde yapılacak mı? Türlü senaryolar yazılmakta, ordunun Kuzey Irak'a girme isteği, seçimleri engelleme niyetine bağlanmakta. Şom ağızlılığa gerek yok, Kuzey Irak, örgüt ve terör gerçeği ile seçimleri karıştırmak, vatandaşı tedirgin etmek, buna bir de TSK adını bulaştırmak hem ülkeye, hem istikrara ve hem de orduya büyük kötülüktür. Peki bu arzuda olanlar yok mu? Hem de nasıl var. Bu taife senaryo üstüne senaryo yazmakta. 22 Temmuzda seçim yapmak Türkiye'nin şerefidir. Bu şerefi, bu demokratik olgunluğu yurdumuza çok görmemeli. Operasyon her zaman olabilir, vatandaş sandıkta oy kullanırken bile mümkün.