Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı mevzubahis olunca Çankaya'nın Cankaya olacağından bahsetmiştik. Cumhurbaşkanı olmasını ise Çankaya'da Bir Halk Çocuğu hükmüyle kıymetlendirmiştik. Yanılmadık. Zaten bir yanılma ihtimali de yoktu. Cumhurbaşkanı Sayın Gül, ilk sosyal icraatıyla bunu isbatladı. Köşkte ilk iftarı şehîd akrabalarına veriyor. Şehîdlerimizin ak sakallı babaları, başı örtülü anaları, taze yaşta dul kalmış hanımları, mahzun bakışlı yetimleriyle aynı sofra etrafında olacak. "Allah ne verdiyse" onlarla paylaşacak, birlikte oruç açacak. Yapılması gereken işte buydu. Bundan dolayı Çankaya, Cankaya olacak demiştik. Çünkü milletle o milletin devleti buluşacak, kucaklaşacaktı. Yaşanan budur. Halk öz mülküne girecek. İlk defa girecek. Birkaç saatliğine de olsa devletin zirvesinden ülkesine bakacak. Adam yerine konmanın, insan sayılmanın zevkine, hazzına ve tadına varacak. Önce şehîd anaları, babaları, çocukları. Önce halk, önce bu milletin özü, nüvesi, mayası. Sonra iş adamı. Siyasetçi, şu-bu. Çankaya, Turgut Özal zamanında vatandaşlara açılmaya başlanmış, Süleyman Demirel döneminde bu âdet nisbeten tekrar edilmiş, fakat son 7 senede 7 kilitli kapı ardında kalmış gibi olmuştu. Ha Çankaya, ha Kafdağı. Farkı kalmamıştı. Şimdilerde vatandaş, randevu alıp Cumhurbaşkanını ziyarete gidebilecek. Bir zamanlar şehîd akrabaları kılık kıyafetlerinden dolayı törenlere kerhen kabul ediliyorlardı. Çünkü bu sade insanlar, îmânlarının gereğini yapıyorlardı, yaşıyorlardı. O "gerek" bazılarının gözüne mertek olmaktaydı. Halbuki şehîdliği emreden, ona yol veren bizzat o îmândı. O eşe, o anaya sabrı, o yüzü susuz topraklar o denli kavruk ve şerha şerha babaya tahammülü sağlık veren yine o îmândı. Çankaya, artık seçkinlerin, elitlerin, imtiyazlıların, milletten kopmuş ona tepeden bakanların girip çıktığı bir yer değil. Mutlu azınlığın mülkü değil. Çankaya artık milletin kalbinde yer alacak. O sevgi doğacak. Çünkü "Kâbe Arab'ın olsun Çankaya bize yeter" diyen sahtekâr dalkavuklar yüzünden onlarca sene millet, bir tarafa düşmüş, devlet bir tarafta kalmıştı. Uzun yıllar... Milletsiz devlet. Devletsiz millet gibi yaşadık. Taşlar yerine oturuyor. Devlet kendini buluyor. Çatırtılar bu yüzden. Teşekkür ederiz güler yüzlü ev sahibi değerli cumhurbaşkanımız. Biz inanıyoruz ki şartlar el verse o babanıza benzeyen ak sakallı şehîd babasının, ananızı andıran o ürkek ananın elini de öpersiniz. Tabiî ki bunu yapamayacaksınız. Ama, bu insanlardan bazıları boynunuza sarılacak, analar göz yaşları içinde dua edeceklerdir. Onlar protokol bilmezler. Onlar gönülleri okurlar. Onlar, kendinden olanları seçer, sever ve dua ederler. İkinci iftar, tabiî ki düşkünlere, yaşlılara ve yoksullara olmalı. Sonrası mühim değil. İş adamı da olur siyasetçi de. İlk adım önemli, ilk imza.