Bir yıl olmadıysa da yakındır, yazı ve televizyon programlarımıza yaptığı tahlillerle bizi bile şaşırtacak kadar vakıf Çanakkale valimiz sayın Orhan Kırlı ile İstanbul'daki bir fuarda karşılaşarak tanışmıştık. "Gel şehitlikleri gezelim" dedi. Böyle bir dâvete ilgisiz kalmak elbette mümkün olamazdı. Birkaç kere gün tesbit ettiysek de bazen bizden dolayı bazen de davet sahibinin mazereti sebebiyle seyahati tehir etmek zorunda kaldık. Sonunda 24 Temmuzda mutabık kaldık. O tarihten iki-üç gün sonra da kalb cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez'in misafiriydik. Bilenler bilir. Bingür Hoca'yla sabah 10.00'da değil, aşkın zamanlarda sohbet edersiniz. Gecenin yarımıydı, "Sarıkamış'a gidelim" dedi. "Hangi gün?" "25 Temmuz". Nasıl şaşırmazsınız? Ayın 24'ünde Çanakkale'deki ecdadın huzurunda olacağız, 25'inde de Sarıkamış'taki ecdadın huzurunda olmak için davet alıyoruz. Ürpermemek mümkün değil. Nitekim sabah 10.30'da Gelibolu Kaymakamımız sayın Adnan Çakıroğlu'nun çayını içiyorduk. Sonra onun da refakatiyle Eceâbâd'da valimizle buluştuk ve hemen tarihi yarım adayı gezmeye başladık. Tabyalar, şehitlikler, müzeler, muharebe meydanları. Savaş hikâyeleri, emsalsiz kahramanlıklar... Yüzlerce film konusu. Yüzlerce çizgi filmlik malzeme. Onlarca romanlık destan. Tâ III. Sultan Selim'e kadar uzanan Boğaz istihkâmları. Avustralya'dan İngiltere'ye o günkü dünyanın en modern orduları. Sonra mevki isimleri, Sedd'ül Bahir, Şahindere, Yahya Çavuş Şehidliği, Çamburnu Kalesi, Anafartalar ve silsile halinde uzayıp giden tarih olmuş yer adları. Ve sonra insan isimleri, komutanlar, paşalar, yarbaylar, erler. Cevat Paşa, Mustafa Kemal, Seyid Onbaşı. Ve bir koca yarımada. Ve o koca yarımadada 253 bin şehid. Ki... Orada Afganistan'dan Romanya'ya Arnavutluk'tan Yemen'e kadar bütün bir büyük coğrafyamızdan şehidler yatmakta. Çanakkale'yi bir makaleye sığdırmak imkânsız. Tarihe sığmayan sütuna sığar mı? Gece 24.00'sularında İstanbul'daydık. Sabah 06.30'da hava meydanında. Saat 10.00 gibi Erzurum havaalanına indik. Oradan hedefimiz Sarıkamış harekâtının başlangıç noktası olan Pasinler Köprüköyü'ne gittik. Burada bu milletin cömertliğini bir kere daha yaşadık. Sonra Sarıkamış. Ertesi gün Kars, Ani Şehri Harabeleri gezisi. Burada Anadolu topraklarına ilk kazıdığımız mührümüz Ebu'l Cehr Camiî'nin yıkık hali ile hüzünlendik. Hüznümüz Fetih Camiî ile çoğaldı. Ermenistan'la aramızdan incecik bir Arpaçayı geçiyor. Ermenilerde azıcık ileri görüş olsa Karabağ'dan çekilirler. Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan dostluğuna onlar da katılır. Bölge kalkınıp gider...