Şehitlerin kemikleri sızlıyor

A -
A +

Aziz şehitlerimiz, gencecik yaşlarda hayatlarını niye verdiler? Şu gün toprak altında biz torunlarından acaba razılar mı? Bugünkü perişanlığımızı görselerdi yine ölürler miydi? Her gün biraz daha dejenere olan yaşayışımızla onlara kabirlerinde azap çektirmiyor muyuz? 12 Mart İstiklal Marşımızın yazılış yıldönümü. 18 Mart da Çanakkale Zaferi'nin... Siz emin misiniz? Üniversitelerin edebiyat ve tarih şubelerinden mezun olan her öğrenci bile şu tarihlerin yıllarını tereddütsüzce söyleyebilir mi? Herkes "Mehmet Akif kimdir?" sorusuna doğru cevap verebilir mi? Ah azîz şehîtler... O gencecik fidanlar. Onlar... Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Yemen çöllerinde, Sarıkamış karlarında, karda, karada, kal'ada, denizde, çölde kanlarıyla destanlar yaza yaza öldüler. İmanları ebedi bir mahya gibi semamıza nakşoldu. Onlar niye öldüler? Mehmetçiği şehitlik rütbesine yükselten sır nedir? İstiklal Marşını yazdıran ruh, onlara canlarını hediye ettiren neydi? O ruh... O değer... İ'layı kelimetullah aşkı, ya devlet başa ya kuzgun leşe mertliği, din-ü devlet, mülk-ü millet idealiydi. "Bunlar da ne? Arapça mı konuşuyorsun?" Ne yazık ki vaziyet böyle. Şu kelimeleri işiten gençliğin söyleyeceği bu cümledir. Ecdat, dedelerimiz, onların dedeleri, daha büyük dedeler... bu milleti millet, bu devleti devlet, bu toprakları vatan yapanlar, bu niyet uğruna can verip, can aldılar. Gaye... Şanlı Hükümdar, Şâh-ı Cihân Fatih Sultan Mehmed Han'ın söyleyişiyle "kuru kavga ve cihangîrlik değil, i'layı kelimetullah içündür". Allah'ın ismini yüce tutma mefkuresi. Bu ideal, mayamızı yoğurmuştur. 1071'de Anadolu'ya giren, haçlı orduları önünde sıra dağlar gibi duran, 1352'de sallarla Rumeli'ye çıkan, 1453'te İstanbul'u zapteden, Sarıkamış, Çanakkale, Kurtuluş Savaşını yapan hep aynı ruhtu. Karda, karada, ka'lada, denizde, çölde, dağda, Kafkas'ta, Yemen'de, Balkan'da, Anadolu'da, 7 Cephede 7 Düvelle hep bu ruh vuruştu. Ama... Ne yazık ki. Onlar, bugün toprak altında, muzdaripler, belki de her gün bir kere daha ölmekteler. Hayır sadece mezar taşlarını okuyamadığımız için değil. "din-ü devlet de ne demek" diye sorulduğundan da değil. Onlar, bu milletin iffeti için can verdiler. Namus uğruna şehit oldular. Fakat bugün buzda dans yapan makbul, başını örten suçlu. İffetine düşkün, tarihini seven, imanını koruyan gerici, milletinin değerlerini ayaklar altına alan çağdaş. Hamaset kolay. Varılan hakikatse bu. Ecdatla da onların ruhuyla da ilişkiler kopmuştur. Ortadaki problem, bütün güçlüğüne rağmen dünle bugünü, bugünle yarını birleştirmek, gençliğe şuur, ufuk ve gerekirse uğruna ölebileceği ölmez hedefler göstermektir. Şafakla doğup, akşamla ölen, yiyip içip gününü gün edenler o aziz şehitlere layık olamazlar. Yıldönümü hesap dökümüdür. Onlar işlerini yaptılar. Sen ne yapıyorsun? Ey oğul!.. Bir dedene, bir tarihe, bir kendine, bir bugüne bak. Tarih masal değildir, destan da efsane. Şehîtlerin kemikleri sızlıyor. Sen, onların ruhunu şâd etmek için ne yaptın, ne yapacaksın? Sorman, sorgulaman, kendinle hesaplaşman gereken budur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.