Sen yazmaya mecburdun

A -
A +

Attila İlhan'ı da kaybettik, Attila İlhan da terki dünya eyledi. Yazar, fikir adamı, romancı, senarist, gazeteci ve şair. Bilhassa şair, aşkı mısralaştıran delikanlı. Yazmaya adanmış bir ömür. Şair öldüğünde 80 yaşındaydı. 80 yılın en az 50 yılını düşünmekle, duymakla, yazmakla doldurmuş bir insan. Bu uğurda yaşanan 141'ler, şimdi bilmeyenler 141 de ne? diyebilirler. Eski Ceza kanununun 141, 142 ve 163. Maddeleri vardı. İlk ikisiyle sol, sonuncuyla sağ cezalandırılırdı. Onun için daha gencecik yaşında hapisle tanıştı. Gencecik yaşında hapishane duvarlarını çiziştiren o Attila İlhan, dün ölümüyle birinci haberdi. Ölüm tabii ki hüzün verir. Fakat bir şairin, yazarın ölümünün birinci haber olması ülkemiz adına sevindirici. Attila İlhan'ın ölümü sanki bir üçgenin eksik tarafını tamamladı. Tüyap'ta kitap fuarı devam ediyor. O devam ederken gündemde bir tartışma yaşanıyor, Orhan Pamuk. AB genişleme komiseri Olli Rhen, Pamuk'u evinde ziyaret ediyor. Bu arada Orhan Pamuk'un nobele adaylığı nobel komitesinde tartışma konusu oluyor. Bunlar gündemdeyken de Attila İlhan vefat ediyor. Tüyap'ı uzak bulabilirsiniz. Orhan Pamuk'u sevmeyebilirsiniz. Attila İlhan'la alakanız olmayabilir. Lakin saydıklarımız, benzerleriyle birlikte bu memleketin zenginlikleri. Biri etkinlik olarak, diğerleri yazarlar olarak. Değerli olan bu ülkenin ve bu ülkenin yazarlarının, düşünen adamlarının olması. Ondan daha değerlisi ise kalemini namusluca kullanan aydınların mevcudiyeti. İnsanların fikrinden korkmayınız. Namuslu mu değil mi ona bakınız. Ve insanlara yanlışlarını düzeltme fırsatı veriniz. Fuarlarla, dâvâlarla, ölümlerle edebiyatçılar, romancılar, fikir adamları da artık konuşuluyor. Attila İlhan, ilk haber olmakla Yunus'tan beri süre gelen bir geleneği sanki bitirdi. Bir garip ölmedi, ölümü üç günden sonra duyulmadı. Attila İlhan şüphesiz ki şair. Şüphesiz ki deneme yazarı. Şüphesiz ki fikir adamı. Kendi iddiasına göre de bir Marksist... Saplantıları var. Ancak görüşleri kendine ait. Hatası da şerefi de. Televizyon sohbetleri müthişti. Bir Türkiye sevdalısıydı. Hem Marksist, hem Türkiye sevdalısı. Attila İlhan ideolojik kalıpları aşıyordu. Arı dil ırkçılığına kapalı Türkçesiyle cildlerce eser verdi. Garipliğe bakınız ki üniversiteyi terk etti, ama üniversite hocaları kendisiyle mülakat yaptı. Kalem tabii ki akademik unvandan üstündür. Şair, meşhur şiirinde "ben sana mecburum" der. O aslında yazmaya mecburdu. Söyleyecek sözü olan yazmaya mecburdur. Attila İlhan'ın söyleyecek sözü vardı. Çünkü tefekkür ediyor, sebepleri tahlil ediyor, sebep, sonuç arasında illiyet bağı kuruyordu. Ân gelir, herkes ölür, Attila İlhan da ölür. İnsan ölmeye de mecburdur. ........ Son umut kırılmıştır kaf dağı'nın ardındaki ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalıları evvel zaman içinde kalbur saman ölür kubbelerde uğuldar bâkî çeşmelerden akar sinan an gelir -lâ ilâhe illallah- kanunî süleyman ölür görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatlı bir bombadır patlar an gelir Attila İlhan ölür

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.