Türkiye, Turgut Özal zamanında bir dönem Arap turist akınına uğradı. Ne var ki toplumun bir kesiminde cahilce bir anlayış devam etmekteydi. Emperyalizm, imparatorluğu parçalamakla kalmamış "ileride ne olur ne olmaz" düşüncesiyle aynı çatının eski mensuplarını birbiri aleyhine de çevirebilmişti. Bu bir kesim, oldum olası Arapları küçük gördü. Hatta bununla kalmadı, gelen Arap turistlere karşı hile yapılmaya başlandı. Evler bir kaç kat fazlasına kiraya veriliyordu. Taksiye bindiklerinde bire beş para alınıyordu vs. Sonunda bu düzenbazlığı anladılar ve gittiler. Şimdi yalnızca Yalova Termal'de görülüyorlar. Halbuki bir ânda muazzam bir akın olmuştu. Diğer turistlerin aksine Araplar layıkıyla para harcıyorlardı. Şimdi Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gayretleriyle bir Yahudi bir de Arap müteşebbis Türkiye'ye geldi. Yahudi, Sami Ofer, Galata Port'u inşa edecek. Dubai Veliahd Prensi Şeyh M. bin Raşid el Mahdum ise bir çok dev projeleri hayata geçirecek. Muhalefet, Sami Ofer Yahudi, Raşid el Mahdum ise "şeyh" olduğu için huzursuzluk çıkartmakta. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dubai'ye gittiğinde Deniz Baykal, Ankara'dan seslendi "ne işin var orada?!!" Allah Allah. Orası burası var mı? Türkiye bütçesi açık vermekte. Bunun tek çaresi yabancı sermaye gelmesi. Nitekim kısa süre sonra Veliadh, Türkiye'ye geldi. Bir misafirin ramazan ayında Müslüman bir memlekete iftarlık hediye olarak hurma getirmesi dahi bizim aklı evveller tarafından istihza mevzuu yapıldı. Fakat o 5 milyar dolarlık yatırım yapıyor. Çünkü Raşid bin el Mahdum, Sultanahmet Camiinde Recep Tayyip Erdoğan'la teravih namazını kılarken şüphesiz ki aynı zamanda bir hasretin bitmiş olma ânının zevki içindeydi. 5 milyar dolar iki tane Erdemir yapar. Erdemir veya diğerlerinin yerli sermayeye satılması bir şey değil. İçerdeki para el değiştiriyor. Mühim olan dışardan para gelmesi. İspanya, Yunanistan veya ABD, ülkesine 5 milyar dolarlık yatırım yapan müteşebbisin heykelini dikerler. Bizde ise hakîkaten sermaye ırkçılığı yapılmakta. Ofer Yahudiymiş. ırkından bize ne? Öyleyse Vakko ve Alarko'yu İsrail'e yollayalım! Raşid bin el Mahdum'u ise tarikat şeyhi zannetmekteler. Onun için laikliğe vs. vurgu yapılma tuhaflığına düşülmekte. Hiç alakası yok. O bir unvan, sıfat. Buna rağmen CHP genel başkanı, başbakanı yüce divan aday adayı gösteriyor. Şu muhalefet midir? "Seçime gideceksin, oradan da gideceksin, yüce divana da gideceksin!!!" Neyse ki idamlar kaldırılmıştı. Onun için Tayyip Bey şükretsin. Kalkmamış olsaydı sözün devamında "... ipe de gideceksin!!!" denebilirdi. Irkçlığın bildiğimiz şekli, insanlığı II. Cihan Harbi denen bir felakete sürükleyerek dünyayı büyük ölçüde yoksulluğa düşürdü. Dilde ırkçılık Türkçe'yi fakirleştirdi. Şimdi de sermayede ırkçılık yapılarak geri kalmışlık zincirlerini koparmamıza mani olunuyor. Ne yapmalı, hükümet, başbakan nasıl davransın? Asla polemiğe meydan vermesinler, tartışmaya girmesinler. Yabancı sermaye iki gün dinler üçüncü gün geldiği gibi gider. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın muhalefete cevap vermesini doğru bulmuyoruz. Sözlü kavgalar, sonunda sokak kavgalarını getiriyor. O manzaralardan çok çektik. Öylece 70 sente muhtaç olmuştuk. Hükümet doğru yoldadır. Arkasındaki millet desteği 3 Ekimden sonra artarak devam ediyor. Bugün seçim olsa AK Parti 400'ü aşar. Onun için şüphe, tereddüde düşmeden yola devam... Bazen sükût en iyi cavaptır.