Türkiye, kurucu üye olduğu AK/Avrupa Konseyi'nde dönem başkanı. Çarşamba günü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde üyeliğinin seneyi devriyesi münasebetiyle konuşması vardı. Başbakan, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve münasebetlerimize temas etti. Çifte standarttan şikâyetçi oldu. Bir misal olarak kızı ve gelininin ABD'ye vize alırken yaşadıkları zorluğu da dile getirdi. Büyükelçilik hemen 'sadece yüzü açık fotoğraf istiyoruz' açıklamasını yaptı. Uygulama öyle değil, bu tavzih itirazı mucip. Sadece yüz değil, kulaklar da açıkta bırakılma şartı yaşanıyor. AP'de giriş konuşmasının ardından sorular ve cevaplar safhası yaşandı. Bazıları düpedüz ithamdı. Sayın Erdoğan, her birine teklemeden, kekelemeden, evet-ama- fakat'lara sığınmadan net cevaplar verdi. Herkesin durması gereken yeri hatırlattı. Ergenekon'un önce işbaşına getirip sonra öldürmeye kalkıştığı bir Başbakanın AB aile toplantısına gidip de fotoğraf çekilirken kaybolmasını, aynı Başbakanın İspanya'da bu ülke Başbakanı tarafından kolundan tutularak yönlendirilmesini hatırladım. Şimdi ise Avrupa'nın ortasında değişik Avrupalı Parlamenterler soruyor, Başbakanımız gümbür gümbür cevap veriyordu. O gün orada geri kalmış, IMF'ye, Dünya Bankasına muhtaç ezik bir devletin lideri konuşmuyordu. Konuşan itibarlı bir dünya devletinin temsilcisiydi. Bilhassa Fransız parlamentere verdiği cevap çok ses getirdi. Parlamenterin azınlıklara din hürriyeti vermediğimize dair yaptığı suçlama üzerine Başbakan, 'Siz Fransızsınız galiba?' dedi. 'Evet' cevabını alınca eski futbolcu, ayağına gelen topu, doksandan kaleye gönderdi. 'Siz Fransızsınız ama Türkiye'ye Fransız kalmışsınız' dedi. Bazıları gibi o da peşin hükme kilitlenmişti. Araştırdığınızda Muriel Marland-Militello ismindeki bu bayanın Fransa-Ermenistan parlamento dostluk grubu üyesi olduğu görülüyor. O zaman niyetinin şifreleri çözülmekte. Konuşmayı 'ikinci One Minute' olarak değerlendirenler var. BBC, anında 'Erdoğan Avrupalı parlamenterlere çattı!' diye haber yaptı. Bu insafsızlığa en iyi karşılık, aynı parlamentonun Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross'un şu sözüdür: 'Deyim hoşuma gitti. Fransa, bunu hak ediyor!' Türkiyeli bir kısım medya da İngiliz ve Fransız medyasından farklı yerde değil. Zira onlar da Türkiye'nin değerlerine Fransız. Şunu diyenler de var: -Erdoğan, sert konuştu. Hayır, yanılıyorsunuz! Sert değil, mert konuştu! Yıllarca yıkık üsluplara alışmış olanlar için dik duruş ürkütücü geliyor. Denilenleri tahlil ediniz. Mübalağa yok, iftira yok, karalama yok. Türkiye Başbakanı, Avrupalı parlamenterlere nezaket ve seviye şartlarını koruyarak verilmesi gereken cevapları verdi. Bırakınız bu millet, artık bir erkek ses duysun. Başındakiler, derdine tercüman olsun. Liderleri gerektiğinde hesap da sorabilsin masaya yumruğunu da vurabilsin. Liderlerinin başı dik durduğunda milletin başı göğe erer. Buna layık değil miyiz? İki asır evvel böyle idik. Her şey aslına rücû eder. Milletler de coğrafya da...