Seyirlik

A -
A +

Ne dersiniz gazeteler siyah-beyaz günlerde daha mı kaliteliydi? O günleri bilmeyenler tabii ki bir fikir beyan edemezler? Bilenlerin tartışması lazım. Gazeteler, siyah-beyaz döneme göre sayfalarını çoğalttı, renklendi ama kalite yönünde ne kadar mesafe aldı? Elinize bir Amerikan, bir Avrupa, bir Japon gazetesi alınız bir de bizden. Göreceksiniz ki onlar okunmak için bizimkiler seyirlik. Gazete bir şekilde ziyan gördü. O ziyanı veren renk mi, resim mi? Herhalde ikisinin birleştiği renkli resim. Gazeteler bir tıkanmışlık içinde. Öyle bir noktaya geldiler ki resmi arka plana atamıyorlar. Buna cesaretleri yok. Okuyucuyu şartlandırdılar. O yüzden eskiden "okudun mu?" denirken şimdi "baktın mı?" diye soruluyor, "gazeteye baktın mı?" Renkli resmin ön plana çıkması magazinleşmeye ağırlık verdirdi. Vaziyetin siz de farkındasınız. Bugün gazeteyi yapanlar haber vermiyor, haberi bağırıyor. Kocaman harflerle incir çekirdeğini doldurmayan konular. Bir tarafta magazin, diğer tarafta bağıran haber. Okuyucu o haberin çok kere sadece spotlarını okumakta. O yüzden bir gazete 5 dakikada bitiyor. "Gazete yazıyor" sözü tarihe karıştı. Halbuki o söz zor anlar için bir noter tasdiki gibiydi. Gazete, renge tv ile yarışmak için girdi. Televizyon fazlaca bir şey getiremediği gibi gazeteyi de kendine benzetti. Buna bir de krizler, kan kaybetmeler, bölünmeler eklenince basın iyice daraldı. Şu gün çok kimsenin gazete ihtiyacını tv'lerin kahvaltı haberlerindeki basın özetleriyle karşıladığı belli. Bugün 50 sayfalık gazeteler 50 yıl öncenin 50 kuruşluk gazeteleri kadar itibarlı değil. İtibar etmekle korkuyu karıştırmamalı. Üstelik onları, orta okul-lise mezunu alaylılar çıkartırken şimdi mektepliler iş başında olduğu halde gazeteler hâlâ promosyon denen koltuk değnekleriyle yol alabilmekte. Neticede ne oldu? Tv ve gazete birbirinden etkilenerek dibe giderken kitabı da kendileriyle beraber sürüklediler. O noktada okuyucu da kabahatli. Dış dünyada gazeteler siyah beyaz ve çok sayfalı. Tv'ler çok daha fazla kanallı ama kitap tirajları gazetelerle yarışıyor. Demek ki biz hâlâ zamanı kullanmasını bilmiyoruz. Medya, medyacılar tarafından sorgulanmak, bir çıkış, bir çare bulmak zorunda. Dediklerimiz problemin satır başları. İnsan hayatına bu kadar girmiş bir unsurun ihmali, olumsuz şekilde insana dönmekte. Onun için her şey seyirden ibaret oldu. Kavgalar bile aralanmak yerine seyrediliyor. İnsan, düşünen mahluk olmak yerine seyreden yaratık olup çıktı. Kim onu tekrar asli haline döndürecek? Bu kadar mesleki kuruluş var. Neden meselenin bu can alıcı tarafı üzerine bir mutabakata varılamıyor? Televizyonlar, anlaşarak aynı gün daha seviyeli yayına başlayamazlar mı? Gazeteler, anlaşarak aynı gün az resimli çok yazılı az renkli gazeteyi yapamazlar mı? Okunmayı ön plana alamazlar mı? Ümitli olmak haylice güç... Halbuki böylesi daha az maliyetli ve daha kaliteli olur. Gazetelerle kâğıt ve malzeme, tv'lerle saatlerce zaman boşa akıp gitmekte. Medya her konuda herkese akıl verirken biraz da aynaya baksa...O zaman şunu görür... Manken-şarkıcı-futbolcu kıskacındadır. Manken-şarkıcı-futbolcu. Ve bağıran haberler. Emeksiz yorumlar. Bir gazete veya bir tv en az yayınladığı reklam kadar kaliteli olmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.