Sezer'in yargıçları mı, milletin hakimleri mi?

A -
A +

AK Parti'yi kapatma dâvâsı bir ilktir. Neyin ilki? İlk defa parti kapatma dâvâsı açılmıyor. Doğru, fakat fark şu şartla. Bu defa iktidar partisi dâvâlı. Öyle ki bu parti, zar-zor koalisyonun birinci partisi olarak bir hükümete vücut vermiyor. Hemen hemen TBMM'nin üçte ikisine sahip. Böyle bir parti DP idi, o da 48 yıl evvel askeri darbeye muhatap olmuştu. Demokrat Partinin meclis kahir ekseriyetine sahip olması tek başına müdahaleyi önleyememişti. O tarihte şekli demokrasimiz vardır. Bugün...yarım asır sonra, yine şekli demokrasi. Bu ülkenin elit olduğu iddia edilen sınıfı, gerektiğinde çoğunluk-çoğulculuk ayırımı yaparak çoğunluğu hiçe sayabilmektedir İşte bu şartlarda bir dâvâ sürecine girmiş bulunuyoruz. Kapatma dâvâsından önce aynı mahkemenin önüne bir dâvâ daha gelmişti. Üniversitelerde kılık kıyafeti serbest bırakan anayasa değişikliğinin iptalini isteyen dâvâ. Bu dâvâ açılınca "Anayasa Mahkemesi imtihanda" demiştik. Herhalde ve her zaman öyle. Hüküm veren hakkında da tarih hüküm veriyor. Yoksa Yassı Ada kararları, çeyrek asır sonra devletin özür dileyerek maktullere iadeyi itibar etme zaruretine yol açmaz, şeref vesikası olarak altın harflerle şehrin meydanlarına kazınırdı. Şimdi laikçi çevreler, kapatma dâvâsına el ovuşturanlar....attıkları manşetlerde eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yüksek mahkemeye atadığı 7 kişiyi ön plana çıkartıyorlar. Bu "içerde adamlarımız var" mantığıdır. Son derecede yanlış bir mantık. Böyle bir dâvânın açılması aklı başındaki kimseyi memnun etmez. Tabiî ki hakim de gayrı memnun. Bir yol kazası yaşandı. Herkese düşen görev, kazadan ufak-tefek sıyrıklarla kurtulmak. Halbuki sorumlu olması gerekenler, sorumsuzca bu hakimleri ileri sürmekteler. Bir kere kararı tek tek hakimler değil, mahkeme verecektir. Tek kişinin kanaati vardır. O hakimleri, ümitlerin kahramanı gibi göstermek sadece onlara değil diğer Cumhurbaşkanlarının seçtiklerine ve dolayısıyla yüksek mahkemenin bütün mensuplarına hakarettir. Hakimleri birileri okutmuş, birileri tayin etmiştir. Okutan akademisyenlerin, tayin eden devlet yetkililerinin elbette kendilerine ait bir dünya görüşleri vardı. Bu böyle diye o hakimlerin vicdanları kiralık değil. Sanki Necdet Sezer zamanında oraya gelenler, uzaktan kumandayla karar verebilen robotlar. Sanki onların vicdanları yok. Bu anlayış, son derecede yanlış. Her karar bir mirastır. İlâmlar, hâkimlerin mânevî mirasıdır. İdeoloji, egemen olursa 7 kişi 70 milyonun yarınlarına hükmeder. Bu belki kabile devletlerinde vardır. Kim kimi tayin etmiş olursa olsun, Özal, Demirel, Sezer. O hakimler, milletin hakimleridir. Mes'uliyetini müdrik, vicdan, insaf ve hakkaniyet sahipleri. Kimse kimsenin yargıcı değil. 7 kişi de bir eski cumhurbaşkanının yargıcı olamaz. Diğerleri de öbür ismi geçenlerin. Hakimlerimiz, inanıyoruz ki aklı selimle hareket edecek ve en doğru kararı vereceklerdir. Bu yazı üzerine şu sorulacaktır? "Yargıç"la "hakîm" arasında ne fark var? Hiçbir fark yok, çok fark var. Kelimelerin anlamlarıyla tercümelerini bir zannetmemeli.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.