Suriye ile Türkiye'yi çatıştırma niyetinde olanlar olabilir. Bu korkuyu yaşayanlar da var. Ancak, bugün Türkiye'yi yöneten insanlar bu tuzağa düşmeyecek, kimseye de eyvah dedirtmeyecek kadar tarih şuuru, devlet tecrübesi, 'stratejik derinlik' ve soğukkanlılığa sahipler. Ankara ile Şam çatışmayacak. Suriye ile Türkiye vuruşmayacak. Türk yüksek rütbeli subayları, aşağı tarafa geçerek 'tampon bölge keşfi' yapmışlar. Bu haber, muhakkak ki iktidar işgalcisi, diktatör taslakları için savaş sebebidir. Ancak herhalde bizimkiler de karda yürüyüp izini belli etmeyecek kadar akıllılar. Hem yazılarımızda, hem de konferans ve televizyon konuşmalarımızda söyledik ve söylemekteyiz. Türkiye, 'Arap Baharı' dedikleri hesaplaşma dönemini gayet doğru bir stratejiyle yönetmekte. Evvela şunu çok net olarak tesbit etmeli. ABD'nin Irak işgali, Afganistan mürebbiyeliği ve 11 Eylül muammasında ağzı yanmıştır. Onun için 'uluslararası camia' gibi masalları bir tarafa bırakarak reel politikayı yeğleyip bu defa önce BOP dediği coğrafyaya bodoslamasına dalmamıştır. Barack Obama bunu yapmaz. Şayet ikinci kez seçilemeyip de yerine zekâsı tartışmalı biri gelmezse Washington bir kere daha bu hataya düşmez. Şu gün bölgede esas oyun kurucu Türkiye'dir. Türkiye, bir asırdır ilk defa hadiselerin takipçisi değil öncüsü mevkiîndedir. Ankara, tâ Tunus'tan bu yana dalgalanma siyaseti güttü. Bu 'bir bekle gör' aczi değildir. Ateşi idare etti fakat alevlerin içine dalmadı. Suriye'de de siyaseti, stratejisi, askeri ve istihbaratıyla bunu yapmaya devam etmekte. Başbakan sayın Erdoğan daha ilk günden 'Suriye bizim iç işimizdir!' diye ilân etmişti. Gerçi Tek Parti görüşü bunu kabullenmedi ama hakikat öyledir. Yirminci yüzyıl İngiliz şeytani zekâsı Orta Doğu'da gecekondu devletler inşa etmişti. Şu gün Şark'ül Evsat'ta/ Orta Doğu'da yapılan bir 'ülkesel dönüşüm'dür. Tarihin çöp sepeti dolacaktır. Suriye'de 'Suriye Türkiye'ye bağlansın mı?' diye bir anket yapılsa baskın çoğunlukla 'evet' çıkar. Yine bir anket yapılarak 'Gül mü, Esat mı?', 'Erdoğan mı, Esat mı?' 'Davutoğlu mu, Esat mı?' diye sorulsa her defasında güdümlü diktatör kaybeder. Türkiye, bu Suriyeli kardeşimize karşı kurşun sıkabilir mi? Onların ıstırabı ıstırabımızdır. Kendileriyle ekmeğimizi paylaşırız. Bundan emin oldukları için bu tarafa hicret etmekteler. Bu bir 'ana vatana göç' hadisesidir. Vanlı kardeşimizin derdi bizim için neyse Halepli, Humuslu, Hamalı, Şamlı kardeşimizin hürriyetsizliği, ekmeksizliği ve çaresizliği de odur. Esad ailesi 40 yılın hesabını verecektir.