Sivas faciasının yıldönümü münasebetiyle yazılanlara bakıyoruz, Sivas'takiler kınanırken Başbağlar'a dair tek kelime yok. Sivas olayı için ağır ifadelerle tepkiler tazelenmekte. Başbağlar'da katledilenlerden kazaen olsun söz edilmiyor. Büyük şehirlerden Sivas'ın bir oteline gidenler insan da Başbağlar Köyü'nde yaşayanlar insan değil mi? Sivas'ta olanlar bir vahşettir. Fakat Erzincan'ın Başbağlar Köyünde yaşananlar da vahşettir. Hadise şeklen şöyle, 10 Yıl evvel Sivas'ta bir şölen için toplanan sanatçılar, ozanlar bir takım tutucular tarafından diri diri yakılmıştır. Hemen akabinde de Başbağlar Köyü yakılmış, çocuk kadın ihtiyar demeden köy halkı kurşuna dizilmek suretiyle Sivas'ın intikamı alınmıştır... Hadise, Sünni-Alevi kavgası için tezgâhlanmış ama tutmadı. İki ilimizde de Sünni de var, Alevi de. Hepsi de aynı milletin ve aynı dinin mensupları olarak iç içe hayatlarını devam ettirmekteler. Tezgâhçılar ne Sünnilerdir ne de Aleviler? Onların kim olduğunu bugün bölgemizde cereyan edenleri tahlil edenler bulur. Oteli kundaklayanlar da köyü ateşe verenler de yabancı ajanlar. Suçlu ne Sivaslıdır ve ne de herhangi bir vatandaş. Buna rağmen aydınlarımız, meseleye hâlâ tek taraflı bakmaktalar. Oysa biri sanatçıysa diğeri de çiftçi. Herkesin aklını başına toplaması lazım. Kin tohumlarını yeşertmenin ne ölülere ne dirilere bir faydası var. Fazıl Say'ın yaptığı da kat'iyyen kabul edilemez. Artık o tip sahneler haber bültenlerinde bile mozaiklenerek verilirken hazırladığı filmde bakılamayacak görüntüleri tekrar tekrar göstermenin kabulü mümkün değil. O bakımdan Kültür Bakanlığı haklıdır, yaptığı da sansür değil. İbretlik haberdir... Başbağlar Köyü'nden arkaya kalanlar hem Başbağlar'da hem de Sivas'ta kaybettiklerimiz için mevlid okutarak dua ediyorlar. Aydınlarımızsa piyano başında husumet besliyor.. Söyleyiniz şimdi!.. Bu ülkede... Kim... Aydın? Çiftçi mi? Besteci mi, traktör direksiyonu tutan mı, bilgisayar klavyesi kullanan mı?