Darbe ürküntüsü, bir karamsar duygu, cemiyet psikolojisine öylesine sinmiş ki bir türlü soğuk savaş dünyasının hırçınlığından kurtulup sivil dönem fark edilemiyor. İnsan gibi cemiyetler de canlı organizma. İnsan, kötü rüya görmüşse uyandığında bir süre o rüyanın tesirinde kalabilir. Bir zamandır sivil dönemde yaşandığı halde buna inanmakta sıkıntı çekilmekte.
Anarşi ve terör eylemlerinde dış müdahaleler elbette var. Fakat olayların bütününü dış sebeplere bağlamak sosyolojik ve tarihî gerçekleri ihmal olur:
Son 10 yılımız çok farklı. Gelişmiş, dünyayı yakalamış, imrenilen bir Türkiye. Ama 10 yıl böyle. Bir de 10 yıldan önceki 10'larca 10 yıl var. Toplum, o yılların havasını üzerinden atamıyor.
Bizler, Tek Parti zihniyeti mağdurlarını dinleyerek yetiştik. Daha onların koyu karanlığındaydık ki başka sosyal şoklarla karşılaştık. 1960'ta 27 Mayıs yapıldı. Devlet adamları asıldı. Cemiyet, kökten çalkalandı. 1971'de muhtıra verildi. Seçimle gelmiş hükümet devrildi. Askerlerin dizayn etmesiyle hiçbir şeye yaramayan bir teknokratlar hükümeti kuruldu. 1970'lerde 5 bin genç sol-sağ kavgalarıyla öldü. Ülke kan ve huzur kaybetti. Mahalleler, şehirler kurtarılmış bölgeler diye ayrıldı. 1980'de bir askerî darbe daha yaşandı. Bu darbeden hemen sonra Kürtçü bölücülük başladı. 30 yılda 40 bin kişi hayatını kaybetti. Bu arada cemiyette bir başörtüsü krizi doğdu. On yıllar boyu dindar insanlara zulmedildi. Özal Suikasti, suikastler ve şehir sabotajları sökün etti. 1997'de 28 Şubat denen yeni bir darbe süreci görüldü. Bu darbe Çin işkencesi gibiydi. 2007'de E-Muhtıra gündemdeydi.
Aslında bu manzaraya daha geniş açıdan bakılırsa 40-50 yıl değil bir asırla karşılaşılır. Biz, buna Osmanlı Sonrası Ardçı Sarsıntılar demekteyiz.
Birinci Dünya Harbinden küçülerek çıkabilmiş bir ülke, az sonra komünist istila tehdidindedir. Dört bir yandan işgal edilen memleket bu defa farklı bir zihniyet tarafından çiğnenecektir. Onlar konuşulurken çok hızlı bir şekilde şaşırtan inkılaplar yaşanır. Bir asır boyunca politik ve sosyal ideolojilerle derinden sarsılan, İttihat ve Terakkiden 1980 ortalarına kadar devamlı darağacı gören bir cemiyette sağlıklı muhakeme kalamaz.
Uzun soluklu sabır gerekmekte, tahammül gerekmekte. Toplum, Tek Parti rejiminin, soğuk savaş döneminin bittiğine inanmalı. İnternet nesliyle klasik dönem nesli birbirini anlayabilmeli. Artık sivil dönemdeyiz. Kâbus bitti. Bu sebeple kavgasız, sivil bir dil kullanılmalı. Sivil dönemde müşteri velinimettir. Siyasetçinin müşterisi seçmendir. Seçimle gelen iktidar döneminde her sosyal kesimden, her mezhepten, her ırktan herkes kendi hayatını yaşayacak, bir başkasına da saygılı olacaktır.