Geçen hafta Topkapı Sarayı'nda İlber Ortaylı Hoca'nın makamındaydık. Tarih ağırlıklı bir ikindi sohbeti yaptık. Saraydan çıktığımızda "Osmanlı'nın bugünkü Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına etkileri" konulu bir ödül töreni için Sabancı Üniversitesine gideceğimizden önce Ayasofya'nın ibadete açık kısmına uğradık. Buraya hayli zamandır gelmemiştik. Gördüklerimizle şaşırdık, her şey çok kötüydü. Bu felaketi birinin mutlaka ilgililere duyurması gerekiyormuş. İmamla karşılaştık. "Bu manzara, ne bir ibadethaneye ve ne de Ayasofya gibi muhteşem bir esere yakışıyor, Fatih'in kemikleri sızlıyordur" diyerek üzüntümüzü dile getirdikten sonra "Diyanet Başkanı Ali Bardakoğlu Hocayla konuşacağız" dedik. İmam Efendi, "burası Kültür Bakanlığına bağlı hatırlatmasını yaptı ve ekledi, "bakanlık, iki sene evvel rölöveler çizdirdi fakat daha sonra para yok diyerek durdu." "Öyleyse Ertuğrul Günay Beyle konuşuruz" dedik. Ancak o akşam Ayasofya'nın müze kısmının müdürü aklımıza geldi. Ondan malumat almadan bakanla konuşmamızın şık olmayacağını düşündük. Ertesi gün Ayasofya'nın müdürü Mustafa Akkaya telefonda bir hayli şeyler anlattı. Kâseyi fağfurdan bin ah geliyordu. Bu cumayı ağır ihmale maruz ibadethane kısmında kılmak ve Ayasofya'yı da gezmek üzere mutabık kaldık. Bu arada Dolmabahçe Sarayında Türk Kızılayı'nın 140. yıl gecesini kutladık. Davete giderken, şoför, 1969'dan beri İstanbul'da olduğunu ama hiçbir müzeye, saraya gitmediğini söyledi. Dilimiz döndüğü kadar bir şeyler anlattık. Geçekten üzüntü verici bir olaydı. Şüphesiz ki o taksici gibi on binler var. Bir kısım vatandaşlarımız İstanbul'da yaşıyor ancak İstanbullu olamıyor, veya kendi şehrinde köylü kalıyor. Biz bunlarla meşgulken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Babıali Kültür Şenliği ismiyle güzel bir kutlama faaliyeti başlattı. Türkiye gazetesinin de burada standı var. Biz de Ayasofya ziyaretimizle standımızda okuyucularımızla buluşma fırsatını birleştirmek gayesiyle 15.00-17.00 saatleri arasında Sultanahmet'te olmaya karar verdik. İşte bu Müze Kart haberi bütün bunların tam üstüne geldi. Meseleyle bu denli haşır-neşirken bu yenilikten bahsetmeyip de neden bahsedecektik? Üstelik ara sayfalarda, bülten diplerinde kaybolup gitmemeliydi. Uygulamaya hakikaten çok sevindik. İsteyen herkesin cebinde kredi kartı benzeri Müze Kart adlı bir kart olacak, vatandaş, bir kere 20 ytl ödeyecek ondan sonra yurdun dilediği yerindeki dilediği müzeye dilediği kadar ve dilediği saat gidebilecek. Artık mazeret yok. Müze, saray, kasır, ören yeri gibi tarihi mekânları ziyaret, buralarda incelemeler yapmak, bunlara dair yazılmışları okumak aydın olmanın olmazsa olmaz şartlarındandır. Bundan böyle isteriz ki ekonomik gücü gösteren kredi kartınızla değil, kültürel sermayenizin göstergesi Müze Kart'la dikkat çekesiniz.