Söğüt, siyasi liderlerimizi Ertuğrul Gazi ruhaniyeti etrafında birleştirdi. Söğüt veya Çınar. İkisi de Türk'e has. Söğüt zarafetimizin, tevazuumuzun, çınar ulu soyumuzun alameti. Erdoğan, Bahçeli, Yazıcıoğlu, Ertuğrul Gazi atamızın huzurunda ne güzel bir manzara sergilediler. Bunun hep sürmesini isteriz. Yeter gayrı ip atmak, taş atmak, laf atmak. Söğüt bir mübarek havaydı. Lezzeti ağızlarda. Bir hoş olduk, hoş baht olduk.. İkinci hoşluk Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa'nın Cumhurbaşkanını tebrik için Çankaya'ya çıkması. Dünden başlayarak tâ ötelere dek her şeye sünger çekmek, hayatımızda tertemiz bir beyaz sayfa açmak zorundayız. Devlet katında kin olmaz. Orası sabır, şefkat, tahammül yeridir. Bu ülke insanı, emin olunuz yeni yeni birbirini tanıyor. Birbirimize çok uzak düşmüşüz, düşürülmüşüz. İhtilaf, kavga dövüş, şüphe, geçimsizlikler de hep bundan ileri geldi. Eğer aynı masa etrafına oturup konuşabilseydik yüreğimizin aynı değerler için, aynı sevdalar uğruna attığını görecektik. Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü dinledikçe, tanıdıkça çok şeyler değişecek. Bize öyle geliyor ki toplum yeni bir döneme girmekte.. Bu dönem. Peşin hükümlerin. Ön yargıların yıkıldığı dönem olacak. Bunlar oldukça da cemiyette kaynaşma, millette birleşme yaşayacağız. Üçüncü güzellikse şu oldu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ilk ziyaretini Güneydoğu'ya yapması. Bu bir fevkalade karar. Sayın Gül, Van, Siirt, Şırnak, Batman, Diyarbakır gibi vilayetlerimizle onların bazı ilçelerine gidecek. Oralarda gerek devlet ve askeri erkân ve gerekse sivil toplum kuruluşları ve halkla görüşecek. İşte bu kadar. Yapılması gereken buydu. Yapılması gereken bu olduğu için yöre insanı kendi cumhurbaşkanının yollarına kamyon kamyon gül dökecek. Güneydoğu meselesinin hallini mi istiyordunuz? Bunu yapacaktınız. Orada olacaktınız. Halkla buluşacak, onları dinleyecektiniz. Abdullah Gül, Çankaya'ya çıktıktan sonra ilk ziyaretini Kayseri'ye yapmadı, İstanbul'a da yapmadı, yurt dışına gitmedi. Yıllardır terörle, işsizlikle, göçle başı dertte, iki arada bir derede çaresiz kalmış vatandaşlarımızı görmeyi arzuladı. Sayın Gül çok iyi yaptınız. Ayaklarınıza sağlık. Sayın Büyükanıt çok iyi yaptınız sizin de ayaklarınıza sağlık. Sayın Yazıcıoğlu, sayın Bahçeli ikinizin de ayağına sağlık. Sayın Erdoğan sizin hem ayağınıza, hem ağzınıza sağlık. Şeyh Edebalı büyüğümüzün Osman Gazi'ye vasiyetini ne güzel anlattınız. Adriyatik'ten Çin Seddine, Kırım'dan Yemen'e ne güzel bir kızılelma ufku çizdiniz. Gün birlik günüdür. Dirlik vaktidir. Ayrılık ve gayrılıklardan çok çektik. Yersiz endişelerden ne çok yorulduk. Şimdi 21. Asır bizi bekliyor. Bu Anadolu sade bir çekirdektir balam. Güneşin doğduğu yerden, battığı yere dek bir sorumlu olsa gerek. Fırat kenarından Tuna boyuna, Seyhan'dan Seyhun'a. *** ŞEYH EDEBALI'NIN OSMAN GAZİ'YE VASİYETİ Oğul, İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın, ama, bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, öfken ve nefsin bir olup aklını yener, sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş sırlar, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet ve gayretinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı, atanı say. Bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma, gördün söyleme, bildin bilme. Sevdiğin yere sık gidip gelme, itibarın kalkar, muhabbet kalmaz. Üç kişiye acı: Cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibarını kaybedene. Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadelenden korkma. Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler...