Yüreğimizde ıstırabı, yoksulluğu, bir deri bir kemik çocuklarıyla hep duran bir Somali vardı... Somalili kara renkli fakat ak kalbli güzel insan. O insanlara Türkiye sahip çıktı; orada devleti âdeta yeniden kurdu, Somalili hayatla tanıştı. Son zamanlarda bunun kalbi memnuniyetindeydik. Ama o memnuniyet bir felakete uğrayan Soma ile bugün yerini derin üzüntülere bırakmış vaziyette.
Soma'da yerin kat kat altında yüzlerce kardeşimiz şehit oldu, yaralılar var. Şimdi arkada kederli, gözü yaşlı aileleriyle birlikte ağlamaktayız...
"Trafo patladı" haberini aldığımız ândan itibaren sosyal medyada herkesi duaya çağırır ve herkesten kalemine dikkat etmesini rica ederken hadiseyi şüpheyle karşıladık. Bu bir kaza mıydı, yoksa Sn. Tayyip Erdoğan'ın Çankaya yolunu kesmek, O'ndan intikam almak için işlenmiş bir ihanet miydi?
Devlet, bu ve benzer bütün soruların üzerine giderek Soma faciasının hakikatini ortaya çıkartmalıdır. Eğer bu bir kaza değil de sabotaj ise hadise cinayettir. O zaman Soma dehşeti bir faili meçhul cinayet olarak kalmamalı. Bu işlerde malumatı olan teknik insanlar, bugüne kadar "trafo" patlamasının duyulup-işitilmediğini söylemekteler. Trafoda yangın çıkabilir fakat patlama olmamıştır! Denmekte.
Cinayet şüphesi duyduğumuz bu elim hâdisenin bir de cinnet tarafı var:
Sosyal medyada açıkça denilen veya dil altından söylenen 'beddua tesirini gösterdi, daha neler olacak neler?' şeklinde iç soğutmaları hayretle görüp işitmekteyiz. Bu tavır, insan zihninin, aklının, mâneviyatının cinnet geçirip dumura uğramasıdır. Zira; ne beddua makbuldür, ne haksız beddua tutar. Ayrıca Başbakan ve AK Parti iktidarına yapılan beddua, namusuyla ekmek parası için çalışan insanları neden vursun? Bunu diyen, düşünen kimseler, Allahü teâlâya iftira ettikleri gibi ülkeye de nifak saçmaktalar.
Hakîkat şu ki:
Soma, devâsâ bir kızgın soba oldu, yaktı kavurdu.
Son senelerde milletçe hiç bu kadar üzülmemiştik.
Bu millî ıstırabı politik çıkar hesapları uğruna kullanmaya kalkışanlar insanlığın yüz karası olur. Yapılması gereken, az evvel dediğimiz gibi meselenin üzerine gidip en kısa zamanda faili meçhul olmaktan çıkartmaktır. Millî Eğitim Vakfı'nın arkada kalan yetimlerin tahsil masraflarını üstüne alması gibi şehitlerin emanetlerine noksansız sahip çıkılmalı, yaralıları en iyi şartlara kavuşturulmalı ve bu musibetten ders çıkartarak benzer acıları yaşamamak için tedbirler alınmalıdır.
Günün sorusu şudur:
Şayet yeterli sayıda HES/hidroelektrik santralimiz olsaydı kömür ocaklarına ihtiyaç kalır mıydı? HES'lere karşı çıkan Gezi zihniyeti mensuplarının bunu düşünüp utanmaları gerekir. Ama; bu fazilete uzaklar. Çünkü onlar, yel değirmenlerine saldırırcasına Soma'yı da Gezi'ye döndürmeye, bir dram üzerinden kan davası güderek iktidar devirmeye kalkışmaktalar.
Devlet, Somali'den sonra bu defa da Soma'da yüzleri kömür karası olmuş o ahlaklı insanları güldürmeli.
Böyle yapılacağına da zerrece şüphemiz yok.
Bu cuma, camilerden yükselecek dualar, dualarımız; Merzifonlu'nun torunları şehitlerimize, yaralılarımıza, kalbi kavrulan yakınlarına...