Sorumlu yayıncılık

A -
A +

Bir medya mensubu olarak öz eleştiri zarureti hissetmekteyiz. Bir hafta-on gündür artan bir şiddetle kuş gribi haberleriyle iç içeyiz. Sabah-akşam bu haberi okuyoruz, dinliyoruz, seyrediyoruz. İtiraf etmeli ki içimiz dışımız kuş gribi laflarıyla doldu. Artık bunaldık. Haberi bu kadar büyütmeli miydik? Heyecanlı haberler, yerinden muhabirler, konuşan uzmanlar. Aynı laflar çalkalanıp durmakta. Haberin dozu kaçarsa inandırıcılığı uçar. Her şey ortada: Cehalet, yoksulluk ve tembellik iç içe geçmiş. Tembellik yoksulluğu, yoksulluk cehaleti, cehalet pisliği desteklemiş. Ve sonunda bu veba çıka gelmiştir. "Kuş gribi" denen tavuk vebası tarihte ilk defa ortaya çıkmıyor. Göçmen kuşlar ilk defa buradan geçmiyor. Buna rağmen bu manşetler, ana haber vaveylası nedir? Şüphesiz ki ölümler, üstelik ölenlerin çocuk olması haberleri tetikledi. Buna rağmen her halükârda sorumlu yayıncılığı unutmamak lazım. Yayıncı, "haberimden ötesi tufan" diyemez. Merak ediyoruz, acaba Endonezya'daki dev su baskınlarında, Pakistan'daki zelzelede onların basını ülkelerini zora sokacak bir fotoğraf, film, haber yayınladılar mı? Başkası versin veya vermesin bizim yurdumuzu zora sokacak malzemeyi fark etmemiz ve ona göre davranmamız şarttır. Pire deve yapılmasa bile ortada şiddetli bir mübalağa olduğu saklanamaz.. Bu medyamızın biraz da rekabet yarışı sebebiyle eski bir tutumudur. Hadiseyi büyütür. Halbuki her şey kendi ölçüsünde değerlendirilmeli. Bağıran manşet dünyada bizden başka yerde yok. Tek sütunluk haber de manşete taşınıyor diğeri de. Basın hürriyeti, şeffaflık bu değil. Onlarla sorumsuzluğu karıştırmamalı. Otokontrol mekanizması daima devrede olmalı. Bunlar olmayınca da inandırıcılık kalmıyor. Habercinin işi haber vermektir. Yorumcu o haber üzerine tahlilini yapar. Fakat haber verme karalamaya, yorum aşağılamaya dönüşürse orada bir mesleğin çığırından çıkması söz konusu olur. Kuş gribi, önce medyasıyla siyasetçisiyle hafife alındı. Sonra da havalarda uçuldu. Bu mübalağa, burayı dünya gündemine hastalıklı ülke olarak takdim etti. Hem beyaz et sektörümüz zarar gördü, hem turizmimiz, hem itibarımız. Bu iki sektördeki bilhassa beyaz et sektöründeki kaybı çok acı çekebiliriz. Adı geçen son sektör krize girerse bütün sektörler payını alır. Hastalığın çıkmasından çok takdim şekli Türkiye imajını zedeliyor. Uzun gayret ve masraflarla imajımızı bir parça düzeltiyor, sonra da bir hatayla onu yerlere seriyoruz. Ne yazdığımıza ne yaptığımıza ne konuştuğumuza dikkat etmeliyiz. Aile reisinin de devleti yönetenin de dördüncü kuvvet maliklerinin de sorumluluğu var. Herkes mes'uliyetini müdrik olursa her şey daha düzgün gider.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.