Sultanların huzurunda

A -
A +

Kopenhag karikatürleri dolayısıyla ortaya çıkan bir güzelliği fark etmiş olmalısınız. Evvela Danimarka, sonra da hemen her Avrupa ülkesinden birtakım densizler, Sevgili Peygamberimize -aleyhisselam- hakarete yeltenince Türkiye'de de protesto gösterileri oldu. Bunlar yalnızca İstanbul'da yaşanmadı. Protestolar, Muş, Batman, Diyarbakır, Van gibi şehirlerimizdeki vatandaşları da ayağa kaldırdı. Güzellik işte burada. Son senelerde belki de ilk defa doğusu-batısı, kuzeyi güneyi ile tek yürek ve tek ses oluyorduk. Üzerinde durup düşünülmesi gereken budur. Kim, ne, hangi sebep, bu insanları aynı meydanda buluşturdu, birleştirdi? Şerdeki hayır görülmeli. Kürt, Laz, Türkmen, Arnavut, şu bu. Memleket hamurundaki bütün unsurlar, Peygamber aşkında buluşmuştu. On binler, yüz binler aynı sevgi etrafında kenetlenmiş, Peygamberlerine dil uzatmaya kalkışanları kınıyordu. Kürt meselesinde çıkmazda olanların bu imkânı görmeleri şarttır... Hal tarzı belli. Lakin bir ürküntü olduğu da belli. Kürt meselesinin halli, okul önünde başını örten öğretmene bile hayat hakkı tanımayan zihniyetin gerçekleri görmesiyle mümkün. Reçete ortada. Ortak değerleri ön plana çıkartmak. Zihnimiz bu düşüncelerle kaynaşırken bir davet aldık. Kürt asıllı vatanperver bir Türk vatandaşımız, Sultan II. Abdülhamid Han'ın ölüm yıldönümünde bir kadirşinaslıkta bulunuyordu. Merhum Hakan, önce kabri başında yâd edilecek, sonra Eyüp Sultan Camiînde mevlid okunacaktı. Divanyolu'ndaki Sultan Mahmud türbesine biraz erkence gittik. Burası bir Hanedan Mezarlığı. Türbede Sultan Mahmud, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamid yan yana yatıyorlar. Türbeyle bahçede birçok hanım sultan, şehzade ve devlet adamı var. Dakikalar ilerledikçe türbe dolmaya başladı. Gelenler, bu ülkenin toprağıyla karılmış muhtelif vatan evlatlarıydı, Türk, Kürt, Arnavut, Laz, başı açık, başı kapalı, sakallı, bıyıklı, bıyıksız vs. vs... Davet sahibi ırk olarak bizzat Kürt asıllıydı. Ama kimse böyle abes işlerle meşgul değildi. Türbeye her giren önce duasını okuyor, sonra yerini alıyordu. Bir pazar günü erken saatte işçiyle profesör, Kürtle Türk aynı sevgi etrafında buluşmuştu. Demek ki bizi birleştiren temel unsurlar var. Onlar, İslamiyet aşkı, tarih muhabbeti gibi olmazsa olmazlarımız. Bunları özendirmek, geliştirmek ve büyütmek lazım. Ürkmenin anlamı yok. Kimse ümmetçilik ve Osmanlıcılık yapmıyor. Bu devletin Kürt asıllı, Arnavut asıllı, Laz asıllı vatandaşı, Türk kardeşiyle aynı anda ellerini semaya açarak bu millete, bu devlete 33 yıl hizmet etmiş bir Hakanına teşekkür ediyor, ona dua okuyor. Herhalde zikrettiğimiz her iki manzara çok şey anlatıyordur. Bir Çin deyimi, "bir fotoğraf bin kelimeye bedeldir" diyor. Şu protesto gösterileri ve mevlid-i şerif her şeyi anlatıyor. İbret almak lazım. İbret almak artık bir vazife. İbret almalı ve düşmanca hislerden vazgeçmeli. Bu milleti bir arada tutan kıymetler dün olduğu gibi bugün de sapasağlam. Millete müdahale edilmese o güçlü sağduyusuyla sun'i ihtilafları çözecek. Biz üç Sultanın huzurunda bunları düşündük. Bu dini, bu toprağı, bu bayrağı bize bırakanlara rahmet ve minnet. Vefa sahiplerine teşekkür. Vatanımızı bölmeye, bayrağımızı indirmeye, dilimizi köreltmeye çalışanlar gibi anamızın, bacımızın, kızımızın, eşimizin başındaki tâca husumet duyanlara ise teessür. Dostluk, kardeşlik ve sevgi varken bu kin, kim adına ve niçin? Üstelik de hukuk alet edilerek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.