7-8 ay kadar evvel İzmir'de bindiğim taksinin şoförüne "nedir İzmir'in bu hali; neden aynı başkanda ısrar?" dediğimde cevap kısa oldu: "Binali Beyi bekliyoruz..." O esnaf, "ne var, İzmir'in haline ne olmuş?" diyebilirdi. Bu cevapla bizim uzun zaman sonra görüp de bir ilerleme kaydetmemiş şehre dair fikrimizi tasvip de etmişti. Bu konuşma olduğunda Sn. Yıldırım'ın ismi henüz dolaşmaktaydı. Taksiciyle aramızda geçen konuşmayı, bir süre evvel o günlerde hâlâ Bakan olan Binali Beye aynen naklettim; tavır malûm; bıyık altından muzip muzip güldü...
Tekerlekli vasıta esnafının iktidarları tayinde çok büyük rolü olduğu gözden kaçmamalı. Bu hususta Türkiye'nin unutulmaması gereken; fakat bugün unutulmuş olan bir de müthiş bir hâtırası vardır:
Bülent Ecevit'in CHP'yi bir koalisyonun büyük ortağı olarak da olsa 1974'te iktidara taşıması o günlerde kendisine yakıştırılan "Karaoğlan" sıfatı ve dağlara-taşlara yazılan "Umudumuz Ecevit" sloganından ziyade bir başka gerçekti:
Ecevit'i iktidara İstanbul'un dolmuş şoförleri taşıdı...
1970'ler, taksilerin yok denecek kadar az olduğu günlerdi. Taksim-Aksaray, Sirkeci-Taksim, Taksim-Bostancı, Beyazıt-Topkapı... gibi semtler arası dolmuşlar çalışırdı. Burunlu, kalın saclı, Dodge, Chevrolet... gibi dolmuşlar. Bu dolmuşların şoförleri, 30-40 yıllık İstabullulardı. Her gün taşıdıkları binlerce farklı insanla sohbet ede ede tam çarıklı erkanı harp olmuşlardı. Dolmuşlar, kürsü gibiydi. Şoförler, bir taraftan arkaya para üstü uzatır, bir taraftan arabayı kullanırken bir taraftan da Adalet Partisi ve Süleyman Demirel'i yere vurur, CHP ve bilhassa Bülent Ecevit'i havalara çıkartırlardı.
Şehirlerarası otobüs şoförleri, minibüs şoförleri de arabalarının arkasına Lenin taklidi kasketiyle Ecevit resimleri asar, kamyon şoförleri, onları yalnız bırakmazdı ama esas etkili olan dolmuş sürücüleriydi. Bunu CHP planlamamıştı; kendiliğinden gelişen bir hareketti...
O harekete şu günlerde hem İstanbul, hem Ankara'da arka arkaya şahit olduk.
Taksi şoförleri AK Partiye, O'ndan öte Sn. Tayyip Erdoğan'a inanılmaz ölçülerde destek olmaktalar. Çarşamba günü Ankara'da taksiden inerken şoför, aynen şöyle diyordu: "Dua edelim, Allah, bu iktidarı başımızdan eksik etmesin!"
Bir zekâ testi yapılsa taksiciler, emsalleri içinde en önde çıkanlardan olabilir. İnsanı da hayatı da tanımaktalar. Körü körüne iktidarı tutmuyorlar. 10 yıllık hizmetlere dair öyle şeyler anlatıyorlar ki değme iktidar vekili onları bu muntazamlıkta sıralayamaz.
Bilmiyoruz, AK Parti, bu gönüllü ve çok değerli desteğin farkında mı?
Yapılabilecek iki fikir aklımıza gelmekte:
1- Bütün Türkiye'de taksi sayısının 50 bin civarında olduğunu sanıyoruz. Onların üç yanına reklam verilebilir.
2- Taksilere özel radyo yayını yapılabilir.
Bu denilenlere dikkat eden, onları uygulayan partinin yüzü güler...