Bir kere daha görüp, hissettik ki sayın başbakan, bu halkın, bu milletin çocuğu, içimizden biridir. Bu "içimizden biri" kavramı çok mühim bir kıstas. Eğer bir yönetici bu vasıfta olursa halkın dilini anlar, acı ve sevinçlerini paylaşır. Recep Tayyip Erdoğan'la dostluğumuz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden başlar. Onu o günlerde de Pınarhisar Cezaevi'ndeki ziyaretimizde de Başbakanlık Konutu'ndaki canlı yayında da hep aynı çizgide gördük. İçimizden biri, bizden biri, bu ülkenin bir evladı, yabancılaşmamış bir aydın. Türkiye'mizin değerlerine, dününe, bugününe, yarınına bağlı bir isim. Eğer bir başbakan "başbakanlık ne ki, bakanlık ne ki? Burada daha evvel kimler oturuyordu? Bu makamlar gelip geçici" diyebiliyorsa onun bir farklı tarafı var demektir. Recep Tayyip Erdoğan, yoksulluk şartlarında başladığı koşuyu Başbakanlık makamında ikmal etti. O zaman yokuş yukarı koşuyordu. Şimdi de tenceresi kaynamayan, sobası yanmayan, çatısı yağmur tutmayan evlere doğru koşuyor. Siz bakmayın "halkı azarlıyor" laflarına. Halk, o sözlerdeki samimiyeti mükemmelen anlamakta. Onun için meydanlar adam almıyor. "İslamiyet'in ılımlısı, ılımsızı olmaz, İslamiyet İslamiyet'tir. Dinimiz orta yolda olmayı tavsiye eder, aşırılıkları reddeder" diyen bir başbakan bu ülke için fevkalade bir kazanç. Başbakan Erdoğan, çetin imtihanlar, acı tecrübelerden geçe geçe bu yere gelmiştir. Yurdumuza da bölgemize de lazım. Yaşı müsait, seviliyor. "İçimizden biri" vasfını koruduğu müddetçe bu millet kendisini terk etmez. Yeter ki fahiş hatalar işlenmesin. Her lider, evvela çevreden kaybetmiştir. Buna çok dikkatli olmalı. Yanlış bilgi akışı, dostlarla araya duvar olmalar mahveder. Sonra nevzuhur dostluklara dikkatli olmalı. Dalkavuklar her zaman vardır, her zaman da tehlikelidir. Bir de dün kendisini yok etmek için uğraşırken bugün bir yerlere sığdıramayan menfaatçi sahte dostlara dikkatli olmalı. Recep Tayyip Erdoğan'dan beklenen nedir? Beklenenin ne olduğu isimlerinde saklı. Önce "adalet" tesis olacak. Sonra. Kalkınma gerçekleşecek.