Terörle Mücadele Kanunu, Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı. Bir sonraki adım, tasarının meclise sevki. Sürecin çabuklaşması gerekir. Bölücü terör, beklenmedik bir ânda vurmaya başladı. Terör, gayri nizami harptir, ne zaman, nerede kime saldıracağı belli olmaz. Terörün arkasında kimlerin olduğu da hemen kestirilemeyebilir. Bazen kestirilir fakat telaffuz edilemez. Terör, depremden beter illettir. Biri, bir kere ocak yıkar. Diğeri her gün yıkar. Daha evvel PKK teröründe 30 bin vatandaşımız kaybettik. Marmara zelzelesinde ise 40 bin kaybımız oldu. Marmara'nın yaraları sarıldı. Artık 17 Ağustos 1999 üzüntü verici tarihi bir hadise olarak hafızlarda yer alıyor. Terör öyle değil. O tekrar hortladı. Terörist, Türkiye düşmanları tarafından tetikçi olarak kullanılıyor. Şayet 2001 krizi devam ediyor olsaydı terör yeniden baş kaldırmazdı. Ekonomik krizdeki bir Türkiye her bakımdan zorda olurdu. Ne zaman ki kalkınma başladı, Türkiye dünyada konuşulur oldu terör, gemi, yeniden azıya aldı. Subaylar, erler, ölüyor, hakimlere suikast düzenleniyor, helikopterler düşüyor, otobüsler yakılıyor.. Bölücü terörün bu defa içerden ve dışardan aldığı destek görmezden gelinemez. Bir kısım bölge belediyeleri üzerlerine düşeni yapmıyorlar. Kuzey Irak'ta muhtar bir Kürt devletinin kurulması terörü cesaretlendirmiştir. Bu sebeple terörle mücadele kanunu âcilen çıkmalıdır. Terörle mücadele kanunu çıkmalı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu tam anlamıyla çalışmalıdır. İtiraf etmeli ki son eylemler başlayıp da vaziyetin kötülüğü ortaya çıkana kadar TMYK diye bir kuruldan haberimiz yoktu. Bugün dahi kamuoyu ne olduğunu bilmiyor. Şimdiye kadar sesinin hiç çıkmamış olmasını ne izah etmeli? Bu kurul kimlerden meydana gelmekte, hangi usullerle terörle mücadele etmektedir? O halde kanun çıkmalı ve bu kurul layıkıyla devreye girmelidir. Başbakan sayın Erdoğan, hiç yılmadan terörün üstüne gitmelidir. Söyleyeceği söz şu olmalı "ya terör beni bitirecek veya ben teörü bitireceğim". Bu ifade ecdadımızın "ya devlet başa, ya kuzgun leşe!" Düsturunun bir başka deyişidir. Ne yazık ki ülkemizi tehlikenin eşiğine getirdiler. Tabiî acı hakikatler de unutulamaz. Hükümet, devlet çarkını çeviren kuvvetin adıdır. Her şeyden hükümet, dolayısıyla en evvel başbakan sorumlu. Ne var ki devlet aşırıya kaçmış kuvvetler ayrılığıyla sakatlanmaktadır. Terörün bir felaket rüğzgârı gibi estiği şu günlerde dahi bir kısım yargı unsurları, bir kısım yüksek öğretim kurumları vs. hükümetle kavga etmekteler. O yetmezmiş gibi ana muhalefet de işi mübalağa hudutlarına vardırmakta. Halbuki her şeye muhalefet muhalefet değildir. Hayati mevzularda muhalefet değil, iş birliği olur. Varılan gerçek o ki... Enflasyonu bitirmek, paradan sıfır atmak, kalkınmayı ateşlemek gibi çok önemli hamleler yetmiyor. Şayet terör bitirilmezse bunlar da terörle beraber hortlayabilir. Şimdi Başbakan Tayyip Erdoğan'ın hedefinde terör vardır. Son Türk yurduna baykuşlar tünemek istiyor. Arkalarında başkaları yer almakta. Onun için "ya devlet başa ya kuzgun leşe!" düsturundan vazgeçemeyiz. Onun için Tayyip Beyin rüyalarında bile "ya terör beni bitirecek, ya ben terörü bitireceğim" diye sayıklaması lazım. Tek şık ve tek şart var o da ikincisi...