Vakıa PKK bir süreçten geçti, bazı militanlar, maceranın sonunun olmadığını görerek koptular. Üst seviye kadrolardan dahi kopmalar yaşandı. İki sene kadar sessiz geçti. Örgüt bitmese bile ona yakın bir halde kabul edildi. İsim değiştirme gibi arayışlara dahi yöneldi. O arada devlet bazı deneme adımları attı. Türkçe kursları açtı, TRT televizyonunda Kürtçe yayınlar başlattı. Hükümet, doğu ve güneydoğu vilayetlerini destek kapsamına aldı, cumhurbaşkanı dahi seçimlerde barajın düşürülmesini teklif etti vs. Buna rağmen bir süredir, üstelik de ortada silaha sarılmaya sebep olacak hiçbir menfi durum yokken PKK militanları yine yol kesme, köy basma, katliam ve adam kaldırma gibi azgınlıklara başladılar. Son olarak bir er memleketine giderken otobüsten indirilerek kaçırıldı. Haber çok acı. Hayır bir askerin kaçırılmasını kast etmiyoruz. O elbette acı. Daha acı olansa bölgedeki askerlere otobüs yolculuğunun yasaklanmış olması. Yasağın isabeti kaçırılma olayı ile isbatlanmış oldu. Baş müzakereci Ali Babacan, dış medyaya mülakat veriyor, dediği şu. "Güneydoğudaki terör cehalet ve fakirliğe dayanmakta". Siyaset icabı yapılmış bir konuşma olmalı. Fikir bir dönem için doğruydu. Ama bundan böyle PKK'lıları altınla tartsanız bölücülükten vaz geçiremezsiniz. Birkaç nesil kaybolmuştur. Hakikati böylece görüp tedbiri ona göre almalı. Nitekim hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, esef verici kaçırılma üzerine "Irkçı terör Irak'tan kaynaklanıyor" diye net bir haber verdi. Aynen doğrudur. Bunun üzerine mi, tesadüf mü nedendir bilinmez hemen arkasından ABD'den bir açıklama yapıldı. "Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'nin kendi topraklarında kalmak kaydıyla bölücü terörle mücadele etmesini normal karşılamaktadır. Bu mücadele, insan haklarına riayet edilip içerde kalmak kaydıyla tavrımız değişmeyecektir." Hükümet sözcüsü belli ki sınır ötesi müdahaleyi ima etti. Washington da bunun üzerine veya bu ihtimal üzerine işte bu çıkışı yaptı. Üstelik de bir derkenar düşülüyor, "insan hakları." Seyyal bir kavram. 1 Mart 2003 günü tezkereyi engelleyerek Irak'a girişimizi önleyenler bayram edebilirler. Hükümet-Ordu-Devlet, yeniden gemi azıya alan ve artık bölgesel güç gösterilerine kalkışarak İran, Irak, Suriye ,Türkiye dörtgeninde sosyalist bir Kürt devleti kurmak isteyen ve bu suretle de birliğimiz için vahim adımlar atan PKK için kaynağına uzanarak yapılması gerekenin arayışında fakat işte manzara. Önü kesilmiş durumda. Bir tarafta stratejik ortaklık, muhakkak sürmesi gereken dostluk. Bir tarafta mutlaka korunması gereken vatan bütünlüğü. Bölücü örgüt konumdan şiddetle istifade etmektedir. Vatandaşın kafası karışık. Bize tevcih edilen sorulara tatmin edici cevap veremiyoruz. Bölücü başı İmralı'da kuş sütü ile ağırlanmakta, örgüt yönetim kadrosu fire vermekte. Peki bu örgütü kim, nasıl yönetiyor? Veya tam çökme devresine giren örgütü kim nasıl ve ne zaman tekrar ayağa kaldırdı? Kamuoyunun bilgilendirilmeye ihtiyacı var.