Terör, bulaşıcı bir illet

Yahya Kemal'in İspanyası'nda artık "zil, gül ve şal" şakraklığı yerine kan küskünlüğü var. O kan, ne yazık ki dünyanın dört bucağındaki yollarda da akıyor. İstanbul'da mason lokaline vaki terörist tecavüzden bir gün sonra bu defa feryadü figan Avrupa'nın öteki ucundan yükseldi. Madrit, dün kalbinden vuruldu. Atocha, Santa Eugenia, ve el Paso ismindeki tren istasyonlarındaki eş zamanlı patlamalarda çok miktarda ölü verildi. Avrupa'nın şahit olduğu en büyük saldırı. Türkiye'nin tâ uzaklardaki izdüşümü bir güzel ülke şimdi yasta. Halbuki bu ülke takımları dün gece maçlara çıkacaklardı. Bu ülke seçmenleri 3 gün sonra sandık başına gidecekti. Merak edilen soru aynı. Kim yaptı? İlk ânda bütün şüpheler ayrılıkçı ETA üzerine yoğunlaştı. Onlarsa suçu Arapların üzerine atma gayretinde. Yoksa bu çaplı ihanet bile faili meçhul mü kalacak? Korkarız ki evet. Çünkü hep öyle oldu. Çünkü bu olaylarla silah fabrikalarının münasebeti hiç bir zaman cesur bir şekilde dile getirilmedi. Terör dünyanın bir numaralı gündem maddesidir. O istasyonlardan biz de hızlı trenlerle Endülüs'e gitmiştik. Sabahın erken saati herkes işine koştururken bir kahpe tuzak. Yüzleri bulan ölü. Kat kat fazlasıyla yaralı ve sakat. Köroğlu "delikli demir çıktı mertlik bozuldu" derken herhalde nizami harpleri değil böylesi aşağılıkları kasdediyordu. Hiç kimse İstanbul'daki saldırının İspanya'daki saldırganı psikolojikman tesiri altına almadığını iddia edemez. O da hemen yanı başımızda bir başkalarını tetikler. Bu bakımdan bütün emniyet güçlerimizin hassas olması gerekir. Türkiye de seçime gidiyor. Bizde de "ETA" var. Dünyanın el birliği ile bu felakete bir çare bulması lazım. İstihbaratlar bunun için kurulu. İspanya ağlıyor. İnşallah kan dökmenin ne fena şey olduğunu iliklerine kadar hissederler. Eğer dünyayı kedere boğan bu eylemden sonra bile arenalarda yine o zavallı boğaların kanını dökerlerse bu kendilerine hiç yakışmaz. Terör, her türlü canlının maruz kaldığı şiddete denir.