Emekli MİT müsteşar yardımcısı Cevat Öneş'in mülakatını fevkalede dikkate değer bulduk. Diyarbakır bölge müdürlüğü de yapması dolayısıyla Güneydoğu'yu çok iyi tanıyan kıdemli istihbaratçıya kulak verilmesi gerekir. Sayın Öneş'in söyledikleri mealen şöyle: Adına Kürt meslesi veya Güneydoğu meselesi diyelim neticede böyle bir problemimiz vardır. 22 Yıl evvel PKK eylemleri başlarken doğanlar, bugün seçmen yaşına gelmiştir. Ölen asker de dağda ölen terörist de bu memleketin evladıdır. Her nevi kayıp kayıp bu ülkeden olmakta. Mesele 80 yıldır devam ediyor. Demek ki bir hal tarzı bulamamışız. PKK Irak'taki üç bin kişiden ibaret değil. Kendine taban bulmuş, dışarıda da teşkilatlanmıştır. Kürt esasına dayalı parti yerine Türkiye'nin partisi hüviyetiyle varlık gösterilmeli. ABD ile bütünleşmiş Kuzey Irak, Türkiye'ye dair siyasetler de üretecektir. Geniş bir kitlenin seçim barajı sebebiyle mecliste temsil edilememesi düşündürücüdür. Bu millî dâvânın çözümü partiler üstü anlayışla mümkün. Bölge bu denli karışırken bizim bu ihtilafı kendi içimizde çözmememiz onu beynelmilel çapa taşır. Bu da yurdumuz için ağır sıkıntılara yol açar. Evvela Mehmet Ağar Konuştu. DYP genel başkanı sayın Ağar'ın konuşması bölücü şiddetle hayatlarını peş peşe kaybeden askerlerimiz üzerine Kuzey Irak'a girdik-gireceğiz günlerinden hemen sonraydı. Terörle Mücadele Koordinatörlüğü de bu katliamlar üzerine kuruldu. Mehmet Ağar, zamanında terörle, anarşiyle gözü pek mücadeleyi vermiş görevlilerden biri. Buna rağmen dedikleri, çekilip sündürülerek niyetinin dışına fırlatıldı. Sanki Ağar, federasyon kuralım gibi laflar etmiş şeklinde algılayanlar oldu. Mehmet Ağar, acı gerçeği görmemizi istiyor. Şart olan elbette dağdakini indirmek. Devlet çözüm üretir. Silah tek çare değil. Tek bayrak, tek resmi dil, tek istiklal marşı tek coğrafyadan taviz vermeden kendini farklı hisseden bir kısım vatandaşlarımızı nasıl kazanabiliriz? Bu soru herkesin. Sabır, itidal soğukkanlı bir tutumla bu korkutucu hastalığı tedavi etmeliyiz. Vatanını, milletini sevmekle kuru hamaseti karıştırmamalı. Türkiye Barışını Arıyor diye bir platform da düzenlendi. Bu arayış yankısını bulmadı, tam tartışılmadı, dört duvar arasını aşamadı. Şimdi Abdullah Öcalan da avukatlarıyla 164 milletvekiline mektup yollamış. Neden 550 değil de 164 denebilir, soru haklıdır da. Ancak her türlü teklifin tahlil edilmesi, incelenmesi gerekiyor. Hisler, mecburen dizginlenecek. Kıdemli bir MİT mensubunun konuşması da bu günlerde denk geldi. Gözden kaçmamalı. MİT müsteşarı Emre Taner'den sonra bu defa bir emekli istihbaratçı konuşmakta. Emekli generaller gibi emekli istihbaratçıların da habersiz konuşacakları uzak ihtimaldir. Bir taraftan seçime gidiyoruz. Güneydoğulu seçmen temsil edilememe sancısında. Bu sancılanmanın nasıl bir doğuma yol açacağı meçhul. Bir taraftan Kandil dağı rahatsızlığımız var. Bir taraftan Kerkük giderek alevlenmekte. Türkiye'de muhalefet âniden aşırı milliyetçi kesildi. O halde çözüm, çözüm, çözüm. Biri şu olabilir, teklifimizi yazıyoruz. Terörle Mücadele Koordinatörlüğü, hemen güçlendirilmesinin ardından bu meseleye kafa yoran Türk, Kürt, sivil toplum temsilcisi, parlamenter, kanaat önderi, belediye başkanı kim varsa onlarla bir araya gelerek diyalog, tartışma, teklifler ışığında çare üretmelidir. Bir Kürt aydını bir Belçikalı, Hollandalı değil, Edip Başer Paşa dinlemeli. Diyalogsuzluktan yakın mesafeler uzak oldu. Bir çok noktada beklide aynı şeyler söylenmekte. Bu çekişme, bu kan, bu ölümler Türkü de yordu Kürdü de. Sürüp gitmesi bu topraklarda yaşayan kimseye fayda getirmez. Küçülmek, bölünmek, kopmak emperyalistlerin emeli. Kürt de alet olmamalı Türk de. Acı da olsa bağra taş basıp geçmişi dünde bırakarak yeni ve temiz günler başlatmalıyız.