Silvio Berlusconi, Deniz Baykal ve Ahmet Türk. Dünyanın her yerinde politikacıya saldırı olmaktadır. Hatta yalnızca politikacıya da değil ön planda olan herkese. Bu bir doğru. Fakat kurcalanması gereken öbür doğrular da var: Ahmet Türk'ün burnunu kıran kahveci genci tanıyan yaşlı-başlı insanları dinlediğinizde saf, işinde-gücünde bir esnaf tasviri ortaya çıkmakta. Samimi hislerle dolu işte bu yapıdaki toy kimselerin zihinleri kolayca iğfal edilmektedir. Aldatılmış genç hatalıdır. Şimdi yargıdadır. Herhalde o da yakında itiraflarda bulunacaktır. Fakat bir hatalı daha var. Tecrübeli bir siyasetçi olan Sırrı Sakık, yangına benzin dökme heyecanına kapılmıştır. Ağzından çıkan sözleri kulağının duymaması bir başka hatadır... O kahveci gençle Hırant Dink cinayetindeki benzerlikler herkesin dikkatini çekti. Belli ki kurulmuş. Dikkat çekilmeyen ise daha büyük bir gerçektir. 7 Aralık '09 günü Tokat Reşadiye'de 7 Mehmetçik şehit edilmişti. O gün Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Barack Obama'yla randevusu vardı. Türkiye'yi sarsan haber, Beyaz Saray'da görüşmeleri öncesinde kendisine verildi. Başbakan bu psikolojiyle masaya oturdu. 12 Nisan 2010... Başbakan Erdoğan, yine Obama ile görüşmek üzere... Bu defa da aynı gün Samsun'da Ahmet Türk'ün burnu kırıldı, Türkiye'den huzursuz edici haberler geldi. Bunu tesadüf olarak mı görmeli? Ergenekon'un sinsi bir planı olarak mı? Bu ne menem tesadüftür ki Başbakan, tam zirve toplantılarına girecekken arkadan bir kötü haber alma mecburiyetinde kalıyor. Bunu tezgâhlayan kafalar için Türkiye'nin kazanması mühim değildir. Tayyip Erdoğan kaybetsin yeter. Ufukları, çapları basiretleri bu kadar. Neyse ki hadise mevzii bazı taşkınlıklar dışında büyümedi. Başbakanın araması, başbakan yardımcısının ziyarete gitmesi, içişleri bakanının ilgi ve sözleri, Cumhurbaşkanının kınaması yaraya merhem olmuştur. Kaba kuvvet her zaman herkese kaybettirir. Kavgaya değil, oturup konuşmaya ihtiyaç var. Fakat beyinler yıkanıyor. Bir kişi yumruk atıyor. Bin kişi eline sağlık diyor. Başbakan, Beyaz Saray'a adım attığı anda bunlar yapıldı. Sanılmasın ki orada kalır. Bir süre unutturma planları çalışır, sonra Anayasa oylaması veya referandum gibi ciddi bir eşikte yine benzer tertipler yaşanır. Bunları artık, Türk-Kürt herkes görmeli. Açılım evvela gözlerde olmalı.