Birçok özel televizyonun hali ortada. Zaman öldürme makinesi haline geldiler. Kalitede değil kalitesizlikte yarışıyorlar. Yalnızca reklam alıyor, fakat karşılığında kakara kikiri, ha-hi-ho ve kadınlar hamamı saç yolmaları dışında bir şey vermiyorlar. Onlar artık en ucuzundan gazino işletmeciliği yapmaktalar. Hemen her kesimin televizyonu bu halde. Program yapanlar kelimenin tam manasıyla cahil, haber sunanlar Türkçe bilmiyor. Tamamı içinde birkaç istisna var. Bir de birkaç haber kanalı. Ne yazık ki haber kanalları da zarar etmekteler. Oysa özel televizyonlar çıktığında devlet televizyonu TRT'nin artık öldüğü gibi bir kanaat uyanmıştı. O kadar ki bir dönem hani neredeyse reklam bile alamaz oldu. Ancak adında da yazılı olduğu gibi TRT bir kurumdu. Bu kurum dönem dönem çiftliğe döndü. 1960-'80 Arası sosyalist ideolojinin kalesi oldu. Çok kere tartışmaların merkezinde yer aldı. Hele 1969'dan itibaren televizyon yayınına başlayınca TRT'siz gündem yoktu. Bu bakımdan özel teşebbüsün 1989'lardan itibaren gayrı kanuni yollarla bile olsa televizyonculuğa girip de facto bir şekilde kendini kabul ettirmesi TRT için aslında nefes alma imkânı verdi. Evet reklam alamaz hallere düştü, kalifiye eleman kaybına uğradı vs ama hedef olmaktan da çıktı. Önce özeller çok benimsendi, resmi yayıncılık, klişecilik bıktırmıştı. Ne var ki bir zaman sonra aileler, televizyonların sorumsuz yayınları üzerine yeniden TRT'yi hatırlar oldular. 1990-2000 Arası TRT için zorlu bir berzah oldu. Ancak kazanan TRT'dir. Özel televizyonlar karşısında onlardaki pespayelikler üzerine TRT itibar kazanmıştır. Ama bu bir çabayla olmamıştır. Adı konmamıştır. Sistemleştirilmemiştir. Tam tersine TRT'li memurlar belki bunu fark bile edememişlerdir. Yayıncılıkla klasik memurluk bir arada olamaz. Yayıncılık bir sevda işidir. Servisi, mesaisi, tatili vs. olmaz. TRT ile tapu idaresinin bir farkı vardır. Zamanın derinliğinde TRT'ye dair yazdıklarımız bir kitap olacak hacimdedir. Hep şunu dedik. TRT 3 kanaldan ibaret olsun. TRT1, TRT2 ve TRT İNT. Kalanlar satılmalı. Fakat kadrolarıyla birlikte satılmalı. Nasıl olacağı özelleştirme idarelerinin bileceği iş. TRT'nin kilo vermeye, hafiflemeye, dinamikleşmeye, gençleşmeye ihtiyacı var. Üstelik tam da fırsatı yakalamış durumda. Vatandaş beyaz camı odasının baş köşesine yerleştirmiş, lakin aynı zamanda ona karşı gizli bir kızgınlık içinde. İşte bu noktada TRT aklı başında seviyeli, doyurucu yayınlarla gönüllerdeki yerini alabilir, kendine yönelen teveccühü yakalayabilir. Bugün yeni genel müdür İbrahim Şahin'in verdiği bilgiye göre kurumda 8 bin kişi çalışmakta. Buna vergi mi dayanır?. 8 bin nüfuslu vilayet merkezlerimiz var. Onlarca kaza mevcut. Sayın Şahin, bu kadroyla 40 televizyon kurulur diyor. 40 da kurulur fazlası da. Şimdi bir takım tedbirlerle kadroyu 5 binlere düşürüyormuş, yetmez. Kalması gereken, 3 kanal, 2 radyo ve en fazla 1500 kişidir. Fakat ne yaparsınız ki başbakan bile tek memuru yerinden oynatamıyor. Aksi halde Danıştay iade ediyor. Karara uyulmazsa ceza kapıda bekliyor. Böylesi bir dehşet verici mevzuat var. Onun için bedavaya bile olsa satmaktan başka çare yok. Meclis tv TBMM başkanlığına, açık öğretim MEB'e devredilir. İkinci kanal reklam almayan, müzik yayını yapmayan bir kültür ve haber kanalı olur. Olanca zorluğuna rağmen İbrahim Şahin'in bu yükün altından kalkabileceğini ümit etmekteyiz. Önceki başarıları bu ümidi vermekte. "Türkiye Radyo Televizyon Kurumu" başka devletlerin, milletlerin aklı başında televizyonlarıyla yarışmalı. Haberi, filmi, belgeseli, açık oturumu, o seviye, canlılık ve sürükleyicilikte olmalı. Radyo ve televizyon insandan almamalı, insana vermeli, seviyesinden etmemeli, kazandırmalı. "Doğru haber, dürüst yayın" yapmalı. Kısacası, bugün Türk radyo televizyonculuğunda amiral gemisi yoktur. Bunu yapabilecek TRT'dir. Onun için TRT'de bir yeniden yapılanma şarttır. TRT okuldu. Şimdi üniversite olmalı. Dünyayla yarışan üniversite. O beyaz cam aynı zamanda aynadır, milletlerin halini gösterir.