Türk Cumhuriyetlerini tanımak gibi

A -
A +

SSCB dağıldığında, Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlığını ilân eden Azerbaycan'dan Kırgızistan'a kadar bugünkü Türk cumhuriyetlerini tanımasaydı, şimdi, acaba münasebetlerimiz ne vaziyette olurdu? 15 yıl evvel tarihin seyrini hakkıyla takip ederek, dünyaya istiklallerini ilân eden kardeş ülkeleri "devletsiniz" diyerek ilk tanıyan Türkiye'dir. Bu fevkalade bir başarıydı. Cumhuriyet tarihinin en önemli dış politika stratejilerimizden biridir. Strateji iyi takip edilmiş ve tam isabetle tatbik edilmiştir. O gün sallansaydık, şu-bu merkezin ağzına baksaydık bugün Bakü-Ceyhan enerji koridorumuz olmazdı. Kardeş devletlerle bu samimiyet gelişmezdi. Halbuki bugün hepsiyle gayet iyiyiz. Türkmenistan ve Azerbaycan'la en ileri seviyelerdeyiz. Zamanlamayı harika kullandığımız için bugün Türk Cumhuriyetlerindeki bir numaralı yabancı misyon Türk Büyükelçisidir. Biz, o gün Türk Cumhuriyetlerini tanırken Sovyetlerin varisi olan Rusya Federasyonu, hoş olmayan düşünceler yaşamış olabilir. Ancak tek başına Rusya faktöründen dolayı bir fırsatı kaçırmak gibi vahim bir hata işleyemezdik. Sonra ne oldu? Şimdi hem kardeş Türk cumhuriyetleriyle iyiyiz, hem de Rusya Federasyonu ile. "Hamas, daha hükümet bile kurmadan, silahı bıraktığını açıklamadan Ankara'da ne işi vardı" deniyor? Çok yanlış bir değerlendirme. Unutulmasın ki Recep Tayyip Erdoğan da iş başına gelmeden dünyayı dolaşmıştı. Bugünün başbakanı o sırada Yargıtay'da dâvası olan bir siyasetçiydi. AB müzakere sürecinin temelleri o ziyaretlerde atıldı. Bu bir. İkincisi ve daha mühimi ise Türkiye'de İsrail militanı gibi davranan bazı ufku dar kimselerin bir türlü anlayamadığı hakikat.. Demokratik bir şekilde seçimleri kazanmış bir partinin en güçlü isminin jestini kabul etmeseydik uzun vadede kaybeden biz olacaktık. Jest nedir? Jest şu, Halid Meşal, Moskova'nın davetine rağmen ne orayı ne de şartsız destek veren Tahran'ı tercih etti. O, Ankara'yı tercih etti. İki sebeple, tarihi ve aktüel. Osmanlı ve Abdülhamid. Bugün, Hamas'ı aşağılayan zihniyet, bu millete 33 sene padişahlık yaparak devleti ayakta tutmuş birine Ermeni ırkçılarıyla ağız birliği yaparak "kızıl sultan" diye söverken, Filistinliler ona minnetlerini ifade ediyorlardı. Aktüel sebepse Türkiye'nin şu ân dünyadaki yeridir. Hamas Partisi liderinin Türkiye'ye gelmesi kendisinden istenen "silahı bırak, İsrail'i tanı, barış anlaşmasına sadık kalacağını açıkla" gibi şartlara müsbet cevap vereceğine bir işaretti. Aksi niyette olsaydı, İsrail'e dair neler söylediği ortada olan Tahran'a giderdi. Ankara'ya geldi, fakat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meşal'le görüşme programını iptal etti. Halid Meşal, Ankara'da kendisinden istenen şartları Türkiye'nin arzusu istikametinde kabul ettiğini bütün dünyaya ilân edecek, "Ankara, ne diyorsa 'evet' diyecekti". Başbakan randevu vermeyince o da yaptığı basın toplantısında bunu dile getirmedi. İsrail bir fırsatı kaçırdı. Biz daha büyük bir fırsat kaçırdık. Barışın münakaşasız mimarı olacaktık. Buna rağmen Ankara'nın Orta Doğudaki itibarı daha da arttı. Ortaya değerli bir arabuluculuk rolü çıkmıştır. Ankara, 1948'de İsrail'i ikinci tanıyan devlettir. Araplar bundan dolayı çok uzun seneler bize kırgın kaldılar. Şimdiden sonra yaptığımız bu fedakârlık asla unutulmayacaktır. Başbakan görüşememiş olsa bile başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı, Hamas liderini kabul etmiş, onlara nasihatlerde bulunmuş, itidal tavsiye etmiş, tavsiyelerin tamamı muhatap tarafta dikkate alınmıştır. Misafirler resmen ağırlanmıştır. Halid Meşal'le beraberindeki insanlara bakan Türkler kendilerinden birilerini görmüşlerdir. Filistinliler Araplardan çok Türklere benzemektedir. Onlardan bazıları I. Dünya Harbinde oralarda kalan Türk askerlerinin çocuğudur. Nereden bakarsak bakalım İsrail fanatiği medyaya rağmen Türkiye kazançlıdır. Bunu bırakınız batı basınını İsrail gazeteleri bile yazmakta. Terörist diye takdim edilmeye çalışılan, işgal altındaki ülkesi için canını ortaya koymuş vatanperver bir profesördür. Netice itibariyle biz bu bölgenin en kuvvetli devletiyiz. İsrail'i yok saymak gibi akılsız bir politika gütmüyoruz. Filistinlilerin de Yahudilerin de ortak görüşü, bizim onları çok adil şekilde yönettiğimizdir. İki tarafın da farklı sebeplerle bize şükran borçları var. Bunu her fırsatta dile getiriyorlar. Bu ziyarete karşı çıkanlar tepeden tırnağa hata içindeler. Yanıldıklarını yarın görecekler. Eğer yarın Orta Doğu tekrar kan gölü olursa bunun faili bu ziyaretin verimini düşürenlerdir. Aslında ABD ziyaretin faydasına inanmaktaydı. Belki ziyareti alttan alta teşvik de etti.. Ancak bir bakıma hükümet boşluğu yaşayan İsrail, burnunun ucunu göremeyerek hissi bir davranışla kabalaşınca Washington öfkesi kabaranlara yakın durdu. İnşallah demokratik usullerle seçim kazanmış bir parti illegal yollara mecbur edilmez. Türkiye, attığı adımı cesaretle sürdürmelidir. Hükümet, ağzı kalabalık yarı aydınların gürültüsüne papuç bırakmamalı. Gerekirse kimin nereyle hangi cins bağlantılar içinde olduğu açıklanmalıdır. Şunu kimse unutmasın. Türkiye, çöken komünist yapının ardından Türk cumhuriyetlerini tanıma hazırlığındayken devrin Moskova büyükelçimiz "sakın tanımayalım, Sovyetler dimdik ayakta" diyordu. Anti semitizme hayır. Ancak onun gibi anti Arabizme de hayır. Hele hele aşağılık Yahudi sözcülüğüne mutlak hayır. Mahallemizde kavga var. Dövüşenler eski teb'amız. Her biriyle farklı bağlantımız mevcut. Bu kavga herkesten evvel bizi alakadar eder.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.