Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Haluk Akalın'ın açıklamasına göre TDK bugün sayıları onbinlerle ifade edilebilecek şirket ve ticarethaneleri yanlış uygulamalardan caydırmak için bir dizi tedbir almış bulunuyor. Bilindiği gibi sokak ve caddelerimiz buralardan geçen birine ecnebi bir memleketi hatırlatırcasına yabancı isimli tabelalarla dolu. Bunlar bilhassa İngilizce. Hemen her alan gibi bu alanda da kirlilik yaşıyoruz. Azımsanmayacak miktardaki şirketimizin, kuruluşumuzun, ürünümüzün adı bize ait değil, bizim değil, yaban, yabancı. Türkçe, tıpkı bu ülkenin has insanları gibi. Türkçemiz, dilimizdeki ana sütü, Necip Fazıl'ın deyişiyle "öz yurdunda garip". Bir memleket düşünün ki öz insanı ve öz dili azınlık haline düşmüş... Veya haydi daha iyimser olarak söyleyelim, azınlığa düşmek üzere. Aslında bu yeni değil. İmparatorluktan Anadolu coğrafyasına iltica ederken, 500 yıllık vatan toprakları gibi dil zenginliğimizi de bıraktık. Tanzimat'la birlikte yabancı özentisi başladı. Gerileyen milletler kendi dışlarında çareler arar, başkalarına hayran olurlar. Bir dönemse dili Arapça, Farsça terkiplere boğan Fecriaticilere vs. tepkiden dolayı dilde ırkçılık yapıldı. Saf soy gibi saf dilin de olması imkânsızdır. Türklerin İslamiyeti kabulünden beri kullandığımız Orta Doğu kültürlerinden gelen kelimeler düşman kabul edildi, o günkü TDK başta olmak üzere devrin çapsız aydınları Osmanlı Türkçe'sinin muhteşem dünyasına savaş açtılar. Dedelerle torunlar yabancılaştı.Tabiatta boşluğa yer yoktur. Bu harbi umumi üzerine Türkçe'de, lügatimizde uçurumlar açıldı, boşluklar doğdu. Neticede özenti havası ve geri kalmışlığın verdiği ezik duygular yüzünden yukarıda resmettiğimiz manzara ortaya çıktı. Türkçe, her devrin eksilmezleri yabancı uşağı züppelerin sürüklemesiyle Türkiye'de ekalliyet dili muamelesi görür oldu. Ticaret erbabının samimi kanaati odur ki Türkçe isim koysa malı rağbet görmeyecektir. Çok hazin bir tesbit ama bu hüküm maalesef doğru. Sokaktaki insanın çok yakın geçmişe kadar kendi parasına itibar etmediği gibi... Beş yıldızlı salonda konuşan aydın hâlâ kendi diline itibar etmemekte. Devlet, matematik ve fiziği İngilizce öğretirse kime ne diyebilirsiniz? TDK bu cinayetin önüne geçmek için mütevazı fakat mutlaka faydalı tedbirler almış. Kendi arzusu ile ecnebi ismini değiştirip, "tecdidi imân" edercesine onun yerine dükkânına, şirketinin kapısına vs. Türkçe isim yazanlara törenle "Onur Ödülü" verecek, ayrıca çeşitli hediyelerle taltif edecekmiş. TDK bu hareketiyle takdire layık, ancak güzel fikrin yaygınlaşması, cemiyette gerekli tesirleri yapabilmesi, kısacası sonuç alabilmelk için yalnız kalmaması icap eder. Ne var ki politik gündem, magazin gündemi, spor gündemi, asıl konuşulması, düşünülmesi, üzerinde durulması ve gönül sızısı yapılması şart olan meseleleri arka plana atıyor. İşin ehemmiyeti ilgili akademisyenlerin, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığının, TOBB, İTO, ATO gibi müesseselerin, basın-yayın kuruluşlarının TDK'ya bu hayırlı işte destek olmalarını emretmekte. Fikir ne kadar güzel olursa olsun destek verilmeyince kamuuoyuna mal olmuyor. İsim değiştirerek özüne dönen şirketlerden 10 tanesi TV'lerde haber olsa onu 1000 şirket takip eder. Bu yönde rüzgâr estirmeli. TDK da girdiği bu yolda ısrarla ilerlemelidir. Ayrıca mevzuat da yeniden tanzim olmalıdır. Çok yazdık, bir kere daha tekrarlayalım. Yabancı tabela kullanan, yerli fiyatın iki katına ve kullandığı dilin parasıyla vergilendirilmelidir. Hem kültürel, hem idari, hem edebi, hem ekonomik tedbirlerle Türkçe bu mücadeleden galip çıkar. TDK şu faaliyette bir manken kalçası kadar rağbet görmezse bu ayıp onun değil medyanın olur.