Geçen haftaki Kuledibi ve Şişli patlamalarından sadece 4 gün sonra İstanbul, dün yine suikaste uğradı. Bu defa sabotaj ve ihanet daha geniş bir sahada meydana geldi. Sinagogların da içinde olduğu önceki sabotajları tahlil ederken eylemlerin devam edeceğini yazmıştık, tahminlerimiz -maalesef- çok erken gerçek oldu. Saldırılar, İngiliz sermayesinin hakim olduğu bir bankayla, İngiliz Konsolosluğuna yapıldı. Bu devlet, Irak'ta ABD'nin en yakın müttefiki, iki büyük işgalciden biri. O halde bu eylemleri Saddam ajanları mı yapmakta? "Evet" denemezse de "hayır" da denemez. Önceki saldırıda av olarak ortaya atılan taşeronlara kanarak el Kaide kanaatine varanlar oldu. Şayet bu canavar sürüsü bu kadar kuvvetliyse neden Afganistan'da, Irak'ta hatta İngiltere veya Amerika'da değil de İstanbul'da, Türkiye'de bunu yapıyorlar? Hem de ramazan ayında, Kadir gecesi ve bayram yaklaşmışken. Önceki eylemler de bunlar da kesinlikle ajan işi. Kim, hangi ajan? Bunlar öyle düz mantıkla ortaya konacak gibi değil. Şu söylenebilir. Amerika'da 11 Eylül'ü kim yaptıysa 15 ve 20 Kasım saldırıları da onların vahşeti. Kim yaparsa yapsın, neticede Türkiye düşmanları, iş başında. Sebep ne,Türkiye'den ne istiyorlar? Türkiye AK Parti iktidarıyla nadir yakaladığı bir rüzgârı arkasına aldı. Bir parti, kuvvetli bir şekilde tek başına iktidar. Müslüman demokrat kimlik giderek yerine oturmakta, peşin hükümler kabullere dönüşüyor. İç barış, en olgun dönemlerinden birini yaşamakta. YÖK, türban gibi ihtilaflar en iyi ilaç olan zamana bırakıldı. AB'ye girmemiz her gün biraz daha yaklaşmakta. Kalkınma ümit verici boyutlarda. Bu manzara Türkiye düşmanlarını rahatsız ediyor. Kahpe düşmanlar geçen hafta mesaj verdiler. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan o mesaja erkekçe bir mesajla karşılık verdi. Yeni patlamalar o sert cevaba ihtar mahiyetinde, geçen haftaki mesajlara karşılık kenetlenen Türkiye'nin mâneviyatını çökertmek için yapılmıştır. Ne yazık ki son İstanbul saldırıları ile Türk istihbarat birimlerini tekrar akla getirdi. İstihbarattaki zaaf ve boşluktan dolayı üzgünüz. Bir diğer husussa dünkü patlama ile geçen haftaki hedefin kim olduğu da belli oldu. Bazıları o rezil saldırının Yahudi cemaatine karşı yapıldığını söylüyorlardı. İşte hakikat ortada, saldırılar, o cemaatin de içinde yaşadığı Türkiye'ye karşı. Saldırılar, infilak ve sabotajlar sinagog, banka veya konsolosluğa karşı yapılsa bile netice değişmez. Hedef Türkiye, Türkiye'nin huzuru, kardeşliği, kalkınması. Büyük Türkiye istenmiyor. İstanbul da Türkiye de tarihinin en büyük suikastini yaşıyor. Failler bulunacak mı? 11 Eylül saldırganları bulunursa evet. Piyon, taşeron ve şarlatanlar kimseyi yanıltmasın. Devlet, bütün imkân ve varlığıyla olayın üzerine gitmeli. Belli ki 3 Kasımdan sonra yurdumuz için yeni bir senaryo hazırlanmıştır. En samimi dost ülkelerden dahi şüphelenmek borcundayız. Bingöl'de çok sayıda terörist öldürüldüğü gecenin sabahında İstanbul, kundaklanıyorsa buna tesadüf denebilir mi? Terörle, ilk defa karşılaşmıyoruz. Tecrübemiz fazla. Mağlup olan -yine- mukaddes bir ayda dahi canlara kıyan eli kanlı katiller olacak.