TÜRKİYE MODELİ BAŞKANLIK SİSTEMİ

A -
A +

Zaman, şartlar ve enerjik gelişmeler, makamında oturup iyiye-kötüye karışmadan önüne gelen evrakı imzalayan veya en fazla bir kere daha görüşülmesi için meclise iade edebilen, vatandaşa bayramdan bayrama hitap eden sembolik cumhurbaşkanı devrini fiilen kapattı.
Cumhurbaşkanlığı noterlik değildir. Darbe anayasaları, cumhurbaşkanlarını Çankaya'ya âdeta mahkûm etti. Anayasa, "Cumhurbaşkanı, icranın başıdır" der ama icra/yürütme, devleti çekip çevirme işlerini cumhurbaşkanı adına Başbakan yapar. Mes'uliyet de Başbakanındır. Cumhurbaşkanı icranın başıdır ama sorumluluk Başbakandadır. Ezberler bozulur, şablonlar dışına çıkılırsa bunun bir çelişki olduğu görülür.

Turgut Özal, icraatçı cumhurbaşkanı olmak istedi fakat yaptırmadılar. İlk faal cumhurbaşkanı Abdullah Gül'dür. Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan ikilisinin ahenkli çalışmasıyla cumhurbaşkanı, yerinde oturup gelen evraka imza atan memur olmadı. Fakat bu sistemin neticesi değil, Gül-Erdoğan kardeşliğinin mahsulüydü.

Şimdilerde ise Türkiye, fiilen yarı başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. Yeni Türkiye şartlarının getirdiği mecburiyetle yarı başkanlık hayattadır. Bu netice de bir kere daha gösteriyor ki hadisenin müesseseleşmesi gerekmekte.

Bir Cumhurbaşkanı güçlü olduğunda anayasanın verdiği yetkiyle yarı başkanlığı işletmekte, başarılı çalışmalara imza atmakta. Ancak bu şahsa bağlı bir başarıdır. İşleyişi şahsa bağlı olmaktan çıkartıp sistemleştirmek lâzım.

Bu da Başkanlıkla mümkün olur.

Sanıldığının aksine bizde Başkanlık değil, Cumhurbaşkanlığı istisnadır. Tarihimizdeki, Hanlık, Hakanlık, Emirlik, Sultanlık, Padişahlık unvanlarının karşılığı Başkanlıktır. O Başkanlar, etliye sütlüye karışmadan bir kenarda oturan insanlar değillerdi. Aksine bizzat ve bilfiil devleti idare eder, vezirler, sadr-ı âzâmlar onların maiyetinde vazife eda ederlerdi. O devirlerde meclis yoktu. Fakat güçlü "Başkan" vardı. Şimdi yeni dönemde hem meclis ve demokratik işleyiş devam edecek ve hem de güçlenmiş Başkan, gerçekten icranın başı ve sorumlusu olacak ve bu yenilikle devlet daha hızlı çalışacaktır.

Bugün yakın tarihin istisnai şartlarını terk ederek Başkanlık sistemine geçmemizi zamanın şartları emretmektedir. Bu sisteme geçerken de bir "Türkiye Başkanlık Modeli" ortaya koymamız gerekmekte. Böylece bünye ile bir sıkıntı yaşanmaz. Tarihteki tatbikat, başkanlık sisteminin dünyadaki şekilleri, onlardaki artı ve eksiler, Türkiye'nin ihtiyaçları bir hukuk tefekküründen geçirilerek, üzerinde ciddi çalışmalar yapmak suretiyle yerli modelimiz bulunabilir.

Türkiye'nin millî bir başkanlık sistemine geçmesi, şu büyük hedeflere varmamızı çabuklaştıracaktır.

O hedefler şunlardır:
-Marka şehir, marka şirket, marka insan.
-2023 Büyük Türkiye.
-Osmanlı Diasporası.
-OMT/Osmanlı Milletler Topluluğu.
-2071 Cihan Devleti Türkiye.

Her şey, dostların sevindiği, düşmanların çekindiği; Devlet-i Ebed Müddet'in günümüzdeki devamı olan kudretli Türkiye Cumhuriyeti içindir. Saydığımız fikirlerin hayat bulmasının ilk şartı yeni ve sivil bir anayasa yapmaktır. O anayasada başkanlık rejimi yer alacaktır. Bu sebeple AK Parti'nin 400 vekil çıkartması gerekmekte. Buna rağmen mesele, sayıdan, kemiyetten ibaret değildir. Sayı çokluğu her zaman yetmez. Bir de keyfiyet tarafı var:
Meclise güçlü isimler girmeli.

Akıldan hiç çıkmamalı ki 1946'dan bu yana yapılan seçimlerin en önemlisi olan 7 Haziran 2015, önümüzdeki büyük hedefleri gerçekleştirmek için eşik seçimdir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.