Türkiye Takımı

A -
A +

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın TÜRMOB genel kurulunda "17 Aralık'taki AB zirvesine CHP genel başkanı Deniz Baykal'la birlikte katılabiliriz" demesi zarif bir açıklama olmuştur. Ana muhalefet liderinin "mutluluk duyarım, onur duyarım" şeklindeki cevabı da aynı zarafettedir. Dahası, Baykal'ın 17 Aralık'tan önce de "başbakanın uygun görmesi halinde" işbirliği yapmaya hazır olduklarını ifade etmesi daha da kibar bir cümledir. Bu toplantıda iktidar ve ana muhalefet liderleri vatandaşın özlemini çektiği bir dostluk tablosu sergilediler... AK Parti bugün tek başına kanun çıkartacak güçtedir. Fakat olgunluk göstererek CHP'yi de icraatlara dahil etmekte. En son örneğini Ceza Kanununda gördük. Son örneği ise başbakanın TÜRMOB'un tatil talebini Baykal'la birlikte kabul edeceklerini açıklaması oldu. Hatırlanacaktır, AB komisyonu 6 Ekim ilerleme raporunda Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesinin lazım geldiği dünya kamuoyuna duyurduğunda başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başarıyı, kendisine, bir ekibe, partisine değil, baştan beri bu işe emek verenlere mal etti. Doğru olanı, layık olanı buydu. Başarı Türkiye'nindi. Bu manzaradan çıkan sonuç sevindiricidir. Artık "sizi ben bile kurtaramam" şeklindeki muhalefet tehditleri, aynı muhalefet liderinin çürük domates yağmuruna tutulduğu günler, "politikacının iki gömleği vardır biri idamlık, biri bayramlık" kahırları, çok şükür ki epey gerilerde kalmıştır. Ne acı günler yaşadık. Parti liderlerimizin cenaze için mecburen bir araya geldikleri cami avlularında dahi birbirleriyle konuşmadıkları zamanların şahidiyiz. Kıbrıs Barış Harekâtının şahsileştirilerek oya tahvil edilme gayretlerini de gördük. Zirvesinde bu hadiselerin olduğu bir memleketin sokaklarında da haliyle kan ve gözyaşı vardı. Aman şu barış ortamı bozulmasın. Hatta devletin zirvesi de bu ortama dahil olmalı. 17 Aralıkta yeni bir devir açılacak. O tarihten itibaren hele müzakereler başladıktan sonra çetin bir sürece girilecek. Zorlu müzakereler olacak. Bu noktada eski başbakan Tansu Çiller'in teklifi nazarı itibara alınmalıdır. Bir "Türkiye Takımı" kurulmalı. Brüksel'e yalnızca Baykal'la gitmemeli. TBMM'de üyesi olan her lider davet edilmeli. Unutulmaması gereken gerçekler de var. Gümrük Birliği AB'ye giden yolda önemli bir kilometre taşıydı, o uygulamanın altında Tansu Çiller imzası bulunmakta. Tek tek saymaya lüzum yok, şu bir ilke, bir prensip olmalı, bu topraklarda cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, parti başkanlığı yapmış icracı bakanlıklarda bulunmuş siyaset, hükümet ve devlet adamlarıyla, bürokrasinin ana mekanizmalarında çalışmış olanlar, hatta âkil adam diyebileceğimiz zevat asla ihmal edilmemeli. Bu sadece bir vefa değil, aynı zamanda tecrübeyi milletin hizmetine vermektir. Aleyhte ve lehte her karar en az 50 yılımızı etkileyecektir. Önümüzdeki konu AB. Avrupa Birliğine tam üyeliğimizi şu ân sahnedekilerden ne kadarı yaşayacak. Yaşasa bile o yaşta ne olur? Onun için herkesin niyeti Büyük Türkiye, müreffeh Türkiye, dünya devleti Türkiye, yarınki Türkiye. Bizi o hedeflere taşıyacak her yol, şahıs, dernek, vakıf ve fikirden istifade etmeli. İstişare de bunu emretmekte, Türkiye'nin geleceği de.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.