Türkiye'ye minnettarlık

A -
A +

Kuzey Iraklı Muhalifler Zirvesi, son günlerin önemli faaliyetlerinden biri oldu. Hatta belki de Irak krizi dolaysıyla gerçekleştirdiğimiz en somut sonuçlu toplantı yapıldı. Bir kere zirve Ankara'daydı. İkinci olarak ABD, Türkmenler ve Kürtler, zirveden çok memnun ayrıldılar. Muhalifler Zirvesine Türkiye, ABD, Iraklı Kürt ve Türkmen liderler katılmıştı. Çıkışta her biri memnuniyetini ifade edecek kelimeyi bulmakta zorlanıyorlardı. Birbirlerine iltifatlar yağdırdılar. Türkmen lider Sanan Ahmet Ağa, sona kaldığı için müsteşar yardımcımız hariç diğer erkân O'nu da dinleme nezaketi göstermedilerse de umumi hava pozitifti. En dikkate değer konuşmayı Kürdistan Yurtseverler Birliği Genel Başkanı Celal Talabani yaptı. Talabani, açık ve net bir dille Türkiye'ye minnettarlığını bildirdi. Bu kelimeyi aynen kullandı. Türkiye'nin 15 yıldır devam eden yardımları sayesinde özerk bir yapıda ve hür şekilde yaşadıklarını açıkladı. Açıklamada bütün ağırlık Türkiye'ye olduğu için Amerika bir cümleyle ve ancak gönül alma kalbilinden zikredildi. Talabani samimi mi? Samimi olmaması için bir sebep yok. Aksine şunu sormak lazım. Mesut Barzani'nin temsilcileri de neden benzer bir konuşma yapmadılar? Bu iyiliğin tek başına Talabani taraftarlarına yapılması mevzubahis olamaz. Öyleyse Barzani de teşekkür etmeliydi. "Teşekkür etmeliydi" derken illa ki minnetterlık gösterilmesi de şart değil. Geçmişe dönük bir bilanço çıkartıldığında Türkiye'nin Barzani'ye daha fazla yardım yaptığı, onun elinden tuttuğu bir gerçek. Buna rağmen Kürdistan Demokratik Partisi liderinin şu sıralar nahoş laflar etmesi Türklerle Kürtleri düşman yapmak isteyenlere fırsat hazırlamıştır. Bu fırsatçılar, birtakım sorumsuzlara Türk bayrağı yaktırdılar. Önce Mesut Barzani'nin konuşmaları ardından bayrak vak'ası, endişe verici gelişmelerin işaretçisiydi. Halbuki Türklerle Kürtlerin birbirlerine yan gözle bakmaya hakları yok. Araplarla Türklerin, Kürtlerle Arapların olduğu gibi. Hükümetler, liderler, yönetimler geçici. Onlar arasında ihtilaflar, hatta harpler çıkabilir. Halklar, milletlerse kalıcı. Bu bakımdan iki halk arasındaki gerginliğin durmadan tırmanmasından endişe ediyorduk. Başarıyla tamamlanan Ankara zirvesi, bu endişenin en azından büyümesine set çekmiştir. Mevcut gerginlik de zaman içinde ortadan kalkabilir. Yeter ki Talabani burada olduğu gibi memleketinde aynı şekilde konuşsun. Sözünü unutmasın. Barzani de benzeri ifadeleri dile getirmekten yüksünmesin. Keza bazı Türk vatandaşları da incitici ve küçültücü ifadeler sarfetmesinler. Bir ajanın bir bayrağı yaktırması çok zor değildir. Mesele sığ mantıkla ele alınmamalı. Türkler, bölücü terör sırasında binlerce kayıp verirken bile Kürt kardeşlerini rahatsız etmediler. Her alanda soğukkanlılığımızı koruma günlerindeyiz. 50 yıl bile kalsa Batılı güçler, bir gün bölgeden giderler. Türkler, Araplar, Kürtler kıyamate kadar buradalar. Türkiye buralara her devirde kalkan olmuştur. Onun için büyük düşünmek, büyük adım atmak zorunda. Akıldan çıkmaması gerekense şu: Bölge milletleri, birbirlerine kucak açıp kardeşlik duyguları pekişmedikçe başı dertten kurtulmaz. Bugün, ABD meşruiyeti çiğneyerek bölgeye girer. Yarın başka bir güç. Halbuki Ortadoğu bu bölge kavimlerinindir. Bu şuuru besleyip geliştirme görevi Türkiye'nin. Bir adım attığımızda minnettarlık görebiliyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.