Türkiye'yi, Türkleri ve İslâm âlemini Hıristiyanlaştırma çabaları

A -
A +

Hıristiyan misyonerlerinin topraklarımız üzerindeki propaganda faaliyetleri, 19. asrın ikinci yarısından beri devam ediyor. Bugünkü bir çok prestijli kolejin temeli o günlerde atılmıştır. Hastanelerinin, ticarethanelerinin varlık sebebi de aynıdır... Bizde bu misyonerlik faaliyetlerinin arkasında yalnızca Vatikan var sanıldı. Doğrudur. Vatikan var ama tek başına o değil. Büyük devletler de var. 20. yüzyılda dünyanın neredeyse yarısı ateizm rejimleriyle yönetildi. Bazı devletlerse laikliği vesile ederek dinle aralarına mesafe koydular. Bunlardan bazıları laikliği yumuşak şekilde uyguladı, bazıları dinsizlik şeklinde. Felsefi, sosyal ve siyasi çalkantılar Türkiye'yi de çok derinden etkiledi. Türkiye, resmen ateizmi benimsememişti. Fakat laiklik, dönemine ve iktidarına göre farklı anlayışlarla tatbik edildi. Toplum, 3 tesirin arasında kaldı. Bir tarafta dinden soğutma faaliyetleri yaşanıyor, din ve dindarlar horlanıyordu. İkinci olarak Arap sosyalizmine tepkiden doğmuş bir tuhaf din bu topraklara şırınga edilmeye çalışılıyor, üçüncü olarak da İslamiyet içten fethedilerek reforma uğratılmak isteniyordu. Balkanlar ve Orta Asya aynı şanssızlığı yaşadı. Oralar 70 yıl ateist komünizm rejim altında kaldılar. Türkiye'nin de dahil olduğu Osmanlı coğrafyasıyla doğu Müslümanları hemen hemen aynı süreci yaşadılar. O eski sağlam dini tahsil ve terbiye almış nesiller kaybolmuş, yeni nesiller kendi dinlerinin yabancısı olmuşlardı. Balkanlardan, Afrika'ya, Kafkaslardan Ortadoğu ve Orta ve Uzak Asya'ya kadar Müslümanlardaki bu zayıflığı, hisseden misyonerler, o mânevi boşluğu Hıristiyanlıkla doldurmaya çalıştılar ve çalışıyorlar. Vatikan ve batılı devletler, kilise, Türkiye'yi, Türkleri ve İslâm Âlemini Hıristiyanlaştırma gayretinde. Avrupalıların Diyarbakır'ı bu kadar sevmeleri sadece siyasi sebeplerle değil. Bugüne kadar gerek coğrafyanın bu tarafında Osmanlı devleti ve gerekse coğrafyanın doğusunda Timur imparatorluğu gibi sünni devletlerin dikkati ve Şahı Nakşibend, İmamı Rabbani ve Mevlana Halid gibi büyük İslam alim ve mutasavvıflarının çalışmalarıyla bu gayretler tonlarca altın, milyarlarca sterlin ve dolar harcanmasına rağmen boşa çıktı. Şahı Nakşibend Muhammed Behaeddini Buhari ve takipçileriyle Orta Asya, İmamı Rabbani Ahmed Faruki Serhendi hazretleri ve takipçileriyle Güney Asya, Mevlana Halidi Bağdadi hazretleri ve takipçileriyle de Anadolu, Balkanlar ve Ortadoğu korunmuştur. Devlet adamı olarak da bütün bu coğrafyada Sultan Abdülhamid'in unutulmaz büyük hizmetleri oldu. Dün, ilim kaleleri, ulema ve evliya, o kalelerin beyleri, dizdarları, sipahileri olduğu için korkacak bir durum yoktu. Bugün o kaleler yok. Bugün Türkiye, Türkler ve İslam âlemi, Hıristiyanlaştırma tehlikesine maruz. Kürt kardeşlerimizi, Alevi kardeşlerimizi azınlık gösterme sinsiliğinin arkasında bile bu niyetler yatmakta. Kürtlerle Alevileri Hıristiyanlaştırarak Türkiye'yi ortasından bölmek istiyorlar. Halbuki Kürtler, Şafii olup sağlam Müslümanlardır. Alevilerse ehlibeyt aşkıyla dolu Müslüman Türklerdir. Irak'ta tehlikeli olan durum, askerî işgalden ziyade, Hıristiyanlaştırma çalışmaları. Somali bundan dolayı aç bırakılıyor. Bir yerde savaş veya felaket olması misyonerlere bayram gibi geliyor. Bosna'da binlerce bebeği kilisenin himayesine aldılar. Güney Asya'da da ailesiz kalan çocuklar aynı akıbete maruz kalacak. Dinler arası diyalog, dinler arası savaş yok. İslamiyet'e, Müslümanlara karşı böyle bir plan var. Misyonerler bugün daha çok imkâna sahip. Radyo-televizyonlar da ellerinde. Artık dünyanın küreselleşmesi ve hürriyetlerin hiçbir çağda olmadığı kadar artmasıyla diledikleri gibi hareket etmekteler. AB şüphesiz ki hep vermeyecek. Bazı alanlarda da alıp götürecek. Türkiye'yi yönetenler yaşanan gelişmelerle nelerin yapılması gerektiğini çok iyi tahlil etmeliler. Laiklik yeniden ve pratiğe daha cevap verir tarzda yorumlanmalı, Diyanet fonksiyonel hale getirilmelidir. Din elden gitmez. Din münferiden ve mücerred olarak hep var olur. Elden giden milletler ve devletlerdir. Hindistan bir zamanlar bir İslam devletiydi. Bunu kaç kişi bilir. Şu prensibi unutmamalı: Hayat memat meseleleri karşısında mutlak hürriyet, mutlak tarafsızlık olmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.