Sabri Ülker 2012'de 92 yaşındayken Hakkın rahmetine kavuştu. Kırım'da doğmuştu. Ailesi İstanbul'a göçüp, tekrar Kırım'a gidip yeniden İstanbul'a dönmüştü. Hacı İslâm Efendiyle Şâkire Hanımın oğlu olan Sabri, erken yaşta Mecidiye/Galata Köprüsü üzerinde seyyar satıcılık yaparak ticarete atılmıştı. 1944'e gelince günde 200 kilo bisküvi imalatıyla sanayileşme yoluna girdi. Vefat ettiğinde 41 bin çalışanı dünyanın 6 ayrı noktasında 62 fabrikası vardı. Şirketine verdiği "Ülker" ismini sevdiği bir romandan almış, sonra da bunu ailesine soy ismi yapmıştı.
Şahsen tanıma bahtiyarlığına kavuştuğumuz merhum Sabri Ülker, engin tevazuuyla bizi şaşırtmıştı. Memleketimize ilk defa özel radyo-televizyon getirecektik, TGRT için çalışıyorduk; bugün O da ayrı bir merhum olan ve yine engin tevazu mümessillerinden Enver Ören Bey, bize yalnız kurmayalım, aynı dünya görüşünde olduğumuz kadrolarla buluşalım mealinde bir talimat vermişti. Kararlaştırılan isimlerden Sabri Ülker'e telefon açtığımda doğrudan kendisi çıktı ve davetimize icabetle celselere iştirak etti. Telefon ettiğimizde kâtibeler zincirinden geçeceğimizi sanmıştık. Bugün öğreniyoruz ki Sabri Bey, meğerse fabrikaya gelen bütün telefonlara doğrudan çıkarmış.
Seyyar satıcılıkla başladığı hayatta hâlini bozmayarak istikamet sahibi, ahlâklı, iyi bir aile reisi, hayırsever bir sanayici gibi vasıflarıyla şirketini dünya markası yaptı. Kendini ise âdeta gizledi. Yaptığı hayır-hasenatları kimseye söylenmemesi kaydıyla eda ettiğini bugün hakkında yazılanlardan öğrenmekteyiz. Ne demişler "asıl azmaz, bal kokmaz!" Sabri Ülker, Kırım'ın ünlü "devlet"ler namlı ailesine mensuptur. 93 Harbi, Balkan Harbi, Cihan Harbi, Bolşevik inkılabı, hicretler, Memaliki Osmaniyyenin vatan tutulması ve fakat kısa süre sonra burada da rejim değişikliği ve sert inkılapların yaşanması, ardından II. Cihan Harbi sürecini herkes gibi iliklerine kadar yaşadığı hâlde harp biter bitmez bisküvi istihsaline başlamış, ticarette reklamı keşfetmiş, radyoyu daha çok satmak için bir reklam vasıtası olarak kullanma basiretini göstermiştir.
Ülker'i "Yıldız" yapan Sabri Bey, aynı zamanda çalışkanlık âbidesidir. Hayatını bir sütuna sığdırmak elbette mümkün değil. Maksadımız O'nu en mufassal şekilde anlatan biyografik bir çalışmadan söz etmek:
Hulûsi Turgut, İstanbul Beyefendiliği, kalemine de aksetmiş bir şahsî tarih yazarıdır. Bir müddet evvel, aldığımız dâvet üzerine Murat Ülker'e; Sabri Bey'in oğlu'na bir kısım yazarlarla birlikte misafir olduk. Diş kirası "Sabri Ülker'in Hayat Hikâyesi" adlı kitaptı. Sn. Hulûsi Turgut tarafından kaleme alınmış, aynı zamanda bir ailenin hayatı rehberliğinde dönemin sosyal tarihine de hizmet olan muhtevası, kâğıdı, baskısı ve cildiyle 731 sayfalık fevkalade bir çalışma. Bu kitabı okuyarak yeni Sabri Ülkerlerin çıkmasını çok arzu ederiz. Vaki dâvet münasebetiyle bu aileyle ilk tanışmamızdaki güzelliği bir kere daha yaşadık. İlk defa karşılaştığımız Sn. Murat Ülker, sadece mütevazı değil; aynı zamanda mahcup tabiatta meşhur bir iş adamıydı. Sabri Bey, eserini sağlam ellere teslim etmiş.
28 Şubat'ta Ülker'e zulmedenler, bugün iyilikle anılmıyor. Sabri Ülker'se hacimli bir cilde sığmıyor... Eserleriyle yaşayan; hayatları da mematları da güzel insanlara selâm ve rahmet olsun.