Milli Eğitim Şûrası, herkesin üniversiteye eşit şartlarda girme arayışında. Eğitim çağındaki gençlerin elbette ki bu temenniye derinden bir "ah keşke" dediklerini duyar gibiyiz. Evet, hakikaten öyle keşke herkes üniversiteye eşit şartlarda girebilse. Fakat giremiyor, adaletsizlik öteden beri var. Hükûmetler, eşitsizliği mümkün olabildiği kadar ortadan kaldıracağına post modern darbe sürecinde işin içine ideolojik saplantılar katıldı. İHL adı konmadan düşman anlamlı "öteki" ilan edildi. Onlar yüzünden meslek liseleri harcandı. Müstemleke aydınları Türk vatardaşının çocuğu için İHL'yi neden tercih ettiğini bir türlü görmek istemedi. Oysa o liseler de diğerleri gibiydi. Üç aşağı-beş yukarı aynı artıları ve aynı eksilerdeydi. Buna rağmen önleri kesildi, öteki ilân edildi. Tek başına onların boynuna öteki yaftası asılamayacağı için topyekûn meslek liseliler ağırlaştırılmış müebbede mahkum oldu. İHL'ler meslek liselerinin onda biri olduğu halde kimse rahatsız olmadı. Şimdi göz önündeki adaletsizliğe bir çare aranıyor. Meslek liselerinde 1 milyon 700 bin talebe okumakta. İHL mevcudu sadece 130 bin. Buna rağmen çözümsüzlük sürmekte. Bunları derken tek bir tarafı suçlamıyoruz. Kendi çocuklarını yabancı okullarına, gariban çocuklarını İHL'ye yollayanlar da diğerleri kadar suçlu. İHL'leri politik enerji kaynağı olarak kullananlar suçlu. Fakat çocukların kabahati ne? Bu kadar meslek liselinin hayatı karardı. Binlerce genç hak ettiği yere giremedi. Bunlar artık tarih olmalı. Zamanın bir döneminde toplumsal bir cinnet yaşandı. Değerler, kişiler ve kurumlar birbirine girdi. Atlar tepişti kanaryaların kanı aktı. Halbuki, biz dün olduğu gibi bugün de daha farklı şeyler konuşmalıydık. Hadi dün konuşmadık, dün o olgunlukta değildik. Bari bugün konuşmalıyız. Hayır konuşalım dediğimiz ne yalnız İHL'ler, ne meslek liseleri ve ne de meslek liseleri kâfi mezun vermediği için piyasanın çektiği ara eleman sıkıntısı. Bunların varlığı ayıp sayılmalı ve bitirilmeli. Konuşmamız gereken kronik illet var, eşitsizlikler. Bölgesel uçurumlar, merkez-varoş farkı. Ücret yetersizliği. Dershane imkânı olan olmayan. Özel ders alabilen alamayanlar, onların dertleri, çaresizlikleri. Robert Kolej mezunu da Hakkâri lisesi mezunu da aynı şartlarda imtihana giriyor. Bu dünya adaletsizlik tarihine geçecek vahamettedir. Şûra bunun için toplanmış olmalı. Ama ona bile ideoloji bulaştırılmak istendi. Neyse ki Millî Eğitim Bakanlığı emin ellerde. Milli Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik, müsteşar sayın Prof. Dr. Nejat Birinci, daire başkanları, genel müdürler ve diğerleri bütün bu sakatlıkların ıstırabındalar. En iyi çalışan bakanlıklarımızdan biri. Bakan ve ekibi a'dan z'ye bu haksızlıkları yenmek, yıkmak ortadan kaldırmak için gece gündüz, bazen hiç uyumadan çalışmaktalar. Buna şahidiz. Ne var ki karşılarına kof sloganlarla çıkılmakta. İdeolojinin, fikrî muhtevadan mahrum lafazanlığın hiç uğramaması gereken tek yer varsa orası da eğitim camiasıdır. Egitimde kavga olursa barış nerede yaşanır? 1.5 milyon genç üniversite imtihanına giriyor işe yarar yer kazanan sayısı 150 bini bulmuyor. Neden? Herkes eşit şartlarda koşamıyor da ondan. Böyle bir yüz karası varken buna sebep olanlar ya şûraya gelmiyor veya slogan atıyor. İnsaf etmek lazım. "Deli gömlekleri" idraklerden çıkartılmazsa, akıl kurtulmaz.