Teknolojik keşifler, beraberinde muzırlıklar da getirmekte. Yirminci asrın başlarından itibaren insanlık, sese, işarete, resme dayalı buluşlarla tanıştı. Telgraf, telefon, radyo, telsiz, gramofon, sinema, kaset, video, televizyon, walkman, cd, vcd, dvd vs. İlk ikisi on dokuzuncu asrın sonlarında bulunduysa da kitlelerle teması sonraki asırdadır. Garp/batı âlemi, evvela sanayi inkılabını yaptı. Bunu elektriğe dayalı keşifler takip etti. Yirminci asrın ikinci yarısından sonra elektronik, hakimiyetini kurdu. Yirmi birinci asrın eşiğinde bilişim teknolojisiyle tanıştık. İnternet insanlığın hayatındaydı. Milenyum yalan olsa da internet sahi çıktı. Bu en yeni emperyalizm, artan bir şiddetle insanı avucuna almaya devam edecek. Programlar, yazılımlar, donanımlar, mailler, chatler, saat başı buluşlar ve parayı bile çılgına çeviren ekonomik tayfunlar. Çeyrek asır önce bir buzdolabına kavuşmak rüyalara konuydu. Nice seneler bu rüyayı gören, bir masa telefonu için kaç seneler iç çeken evler, kısa süre sonra radyo, televizyon, video, teyp, telefon, bilgisayar ve nihayet cep telefonlarıyla küçük birer teknoloji parkına döndü. Evlerin kendisi bizatihi "akıllı evler" oldu. Cep telefonları mekân mefhumuna son verdi, sınırlar kalktı. Ama... Ne yazık ki. Binlerce kere yazık ki. Buhar, motor, elektrik, otomobil, telgraf, sinema, tv, internet, mp3, fotoğraf çeken cep telefonu, akıllı ev, çevre yolu, metro derken insan kazanmadı. İnsanın üstünden kazananlar oldu fakat hezar hayf ki insan hep kaybetti, sür'atle de kaybetmekte. Halbuki o sanayi, elektrik, elektronik ve bilişim teknolojilerine paralel olarak diplomalar da yıldızlaştı. En iyi liseler, en iyi fakülteler, çifte lisanlar, yurt dışı eğitimler alındı. Yeni zamanlar insanı, yeni nesiller, gençler, içleri ve dışlarıyla donandı . Bunlar yapılırken bir şey unutulmuştu, kalb. Beyin, cep, ev, çevre doldu, dolduruldu, donatıldı. Sevginin, merhametin ve insanı insan yapan üstün değerlerin merkezi kalb ihmal edildi. Mânevi boşluk meydana geldi. Sanayi inkılabını yakalayamadık, imparatorluktan olduk, şimdi bilişim devrimini kaçırmayalım diye düşünmüştük. Doğrusu buydu. Lakin cebinde tıp diploması olsa da kalbi boş adamlar, o teknolojinin insana hizmet eden değil şehvete tutsaklık yapan tarafını tercih ettiler. Zira hedefte yalnızca para vardı. Paraya giden her yol meşruydu. Doktor oldular, şu oldular, bu oldularsa da çocuğa kıymadan sakınmadılar. Mars'a giden, aynı aletle konuşan, fotoğraf çeken, görüntü nakleden, mail gönderen, müzik çalan milenyum insanı, dünün çobanı kadar faziletli değil. İnsan olmak, aletle, diplomayla, cep telefonuyla olmuyor. Parayla, servetle olmuyor. İnsan, insanlığını kaybetti. İnsana insanlığını, kanunla hatırlatamazsınız.