Bu saldırılar, verilen şehitler sürpriz değil. AK Parti'nin doğu ve güneydoğunun bazı illerinde birinci, diğerlerinde ikinci olma başarısıyla Kürtçü ideolojinin zora düşmesi teröristleri çok rahatsız etti. O rahatsızlık orada da kalmadı, Abdullah Gül'ün ziyaret görüntüleriyle çılgına döndüler. Ayrılma isteğinde olduğu iftirasıyla yıllardır töhmet altında yaşayan bölge insanları, Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanının geçtiği yollara kamyon kamyon gül döktüler. Çileli insanlar, sayın Gül'le el sıkışmak için birbirleriyle yarıştılar. Coşkun bir sevgi seli akıp gitti. Önce bölgenin kalkınmaya başlaması, ardından iktidar partisinin zaferi ve Abdullah Gül'e muhabbetle kucak açılması PKK'ya bitme yoluna girdiğine dair önemli işaretlerdi. Taban altlarından kayıyordu. Terörden yorgun düşmüş bölge halkı yüzünü tamamen onlardan çevirmekteydi. Seçim barajı düşse bile bir sonraki seçimde meclise girmeleri hayal olacağa benziyordu. Terör bu yüzden azıp kudurmaya başladı. Ortam müsaitti, tuzak gündemler onları saklıyordu. Bu sebeple bu saldırıları sürpriz saymıyoruz. Oynanmak istenen oyun belli, Ankara'yı hırçınlaştırmak, bölge insanını iki ateş arasında bırakmak. Gönüllü olarak kendilerine yanaşmayan vatandaşları zorla yanlarına çekmek. Terör örgütü ya bunları yapacak veya beyaz bayrak kaldıracaktı. Beyaz bayrak kaldırmasına ağaları razı olmayacağına göre yapacağı bellidir katliamı sürdürmek, tedhişi tırmandırmak. Bu yüzden Türkiye'nin herkese ve her şeye rağmen çok sert karşılıklar vermesi de sürpriz olmasın. Türkiye'ye kimin ne deme hakkı olabilir? Her gün bir düzine kayıp vermeyi elbette oturup seyredemeyiz. Bir gün bakıyorsunuz kendileri de Kürt olan Jirki aşiretinden 12 sivil, diğer gün 15 Asker şehit olmakta. Tam da ramazan ayında. Af, rahmet, kardeşlik, sevgi ve barış ortamında. Tam da iftar üzeri. Tam da Kadir gecesi öncesi. O askerler ki "kimisi nişanlı, kimisi evli". Zamanlamaya dikkat, yukarıdaki genel zamanlamadan başka bir de bilhassa denk düşürme hadisesi var. Başörtülüsü baş açığıyla şehit yakınlarının Genelkurmay'da iftar için bir araya gelmelerinin hemen ardından, onlara inat namlular kurşun kustu. Zira o iftar, bir yanlışlığın bitmekte olduğunun müjdesiydi sanki. O akşam evler, bir taraftan iki kolu birden gitmiş Mehmetciğe kardeşinin yemek yedirme sahnesiyle ağlarken bir taraftan da başörtülü vatandaşların genelkurmay başkanıyla hasret gidermesine gülüyordu. Bu kavga...sürer. Bu kavga Türkiye kudretli devlet olma yolunda mesafe aldıkça hızlanır. PKK biter başkasını devreye sokarlar. Ah o yedi düvel. Ah Sevr sevdalıları. Onlar yok mu işte onlar bu haydutların ağa-babaları. Artık vebal Türkiye'den gitmiştir. Bush'tan izin Amerika'dan icazet beklemek hatadır. Başbakan Amerika gezisini iptal ederek var gücüyle bu çok netameli probleme eğilmeli. İptal bir müeyyide olmalı. Bu gidişatı iyi okumak lazım. Bayram öncesi yürekler tutuştu. Bayram nice aileye kara geldi. Daha nice aileye de kara gelir bilinmez. Bu nasıl bir tezkere intikamıdır böyle, bu nasıl kindir? Öyleyse yapılması gereken yapılmalı. Ya Amerika finolarını durdurmalı. Veya o finolar susturulmalı. Bir tarafta soykırım tasarısı bir tarafta şehitler, kıskaca alınıyoruz. Gerçek gündem bunlarken "türban" gibi "mahalle baskısı" gibi tuzak gündemlere düştük. İşte sonuç... Vah ki vah!!!.