Geçen akşam Vefa Holding'in 25. Kuruluş yıldönümü gecesine dâvetliydik. Karşılanma safhasında icra kurulu başkanı Turan Koçyiğit'e tebrikten sonra şunu dedik:
-Bizde "vefa" ismi yaygınlığının iki sebebi vardır. Birincisi, vefa, İslâm ahlâkının olmazsa olmaz şartlarındandır. İkincisi de Vefa Hazretlerinden dolayıdır. Şeyh Vefa Hazretleri, Vefa semtinde medfundur. Türbesi ve külliyesi, bugün esaslı şekilde hizmet bekliyor. Seyyid Ebü'l Vefa Mustafa bin Ahmed Hazretlerinin adını taşımaktasınız bu vefa şerefi şirketinize düşer...
Sağolsun; muhatabımız, alâka gösterdi ve "elimizden geleni yapacağız" dedi. Dünyanın 80 memleketine ihracat yapan bir şirket için bu masraf küçük bir kalemdir. Üç bakanın da konuşma yaptığı gecede anladığımız şu oldu ki Vefa Holding'in başarı hikâyesindeki esas sebep, iki şirket ortağının birbirlerine karşı gösterdikleri vefadır.
Vefa, geniş, derin, ihata edici bir kavramdır. İçinde iyiliğe nankörlük etmemek vardır. Bencillik etmemek vardır. Umursamaz davranmamak vardır. Unutmamak vardır. Teşekkür vardır. Dua vardır.
Buna rağmen ne kadar hayıflansa yeridir ki son devirlerde Türkçe'ye "Vefa şimdi İstanbul'da bir semt adıdır!" diye bir sitem yerleşmiş bulunuyor.
Vefanın en ziyade kaybolduğu alan siyaset dünyası olsa gerek. Merhum Turgut Özal, 3 hatasını sayarken üçten biri olarak "siyasette vefa olduğunu sanmam" ikrarında bulunmuştur.
Ne dersiniz?
-Recep Tayyip Erdoğan da ileride benzer bir söz eder mi?
Galiba evet! Hadis-i şerif malum; Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- insanoğlunun aç gözlülüğüne işaret buyururlarken "İnsanın bir vadi dolusu altını olsa bir vadi daha ister, sonunda gözünü bir avuç toprak doldurur" derler.
Sn Erdoğan, bugüne dek çok vefasızlıklar gördü ve görmekte. O'nun vesilesiyle her türlü makamı yaşamış nice insanlar, bir gün geldi Tayyip Erdoğan aleyhine konuşmaya başladılar, bazıları hasım kesildi. Dalkavukluk, yaltaklanma... nasıl bir şahsiyet bozukluğu ise vefasızlık da öyle bir hastalıktır.
İdarecilerin çoğu vefasızlığa maruz kalmıştır. "Sen de mi Brütüs?" diyen yalnızca Sezar değildir. İslam tarihinde, Türk tarihinde, dünya tarihinde emsalleri mevcuttur. Seneler ötesinde bir kamyonun arkasında şu cümle yazılıydı:
"Sevilen nankörse, sevenin suçu ne?" Tabiî ki vefasız olmaktansa vefasızlık görmek, nankör olmaktansa nankörlüğe uğramak, aldatmaktansa aldanmak yeğdir.
Bunlar kerhen kabul edilen temennilerdir. Mutlak hakikati ise Peygamberler Peygamberi haber vermekteler:
-Mü'min, aldanmaz ve aldatmaz!
İkisi de makbul değil.