Hükümet, YÖK kanununu yeni yasama dönemine kadar dondurma kararı aldı. İyi de etti ama o kadar gencin yanan hayalleri ne olacak? Dövizin o dönemde fırlaması dolayısıyla zarar görenlerin kayıplarını kim telafi edecek? Teşebbüs yanlış başlamıştı, YÖK ve meslek liselerinin üniversiteye girişleri birlikte düzenlenmemeliydi. Ama nedense böyle bir yola girildi ve mesele cumhurbaşkanından döndü. Üstelik cumhurbaşkanının bu ülkenin bir kısım insanını çok yaralar bir anlayışla gerekçe kaleme almasına sebebiyet verildi. Halbuki bunlara lüzum yoktu. YÖK kanunundan en fazla üniversite mensupları şikâyetçi. Akademik sınıfın hükümetin yanına çekilmesi varken yollara dökülmelerine sebebiyet verildi, karşıya alındı. Asker, konuşmak zorunda kaldı. Üniversitelilerin cübbeleriyle protesto gösterileri yapmaları ve çıkan kargaşa, hükümet, üniversite ve Cumhurbaşkanı arasındaki gerginlik, petrolün dünyada pahalanmasıyla da denk düşünce mali piyasalar sarsıldı. Neyse ki dönen kanunda ısrarcı olunmayacağına dair işaretler alınınca her şey yeniden normale döner oldu. Tayyip Erdoğan'ın dünkü açıklamasından sonra daha da rahatlama olacaktır. Fakat kısa da olsa yine bir kayıp zaman yaşadık. Ekonomisi dış tesirlere bağlı bir ülke nadir istikrarlardan birini yakalamışken bu türlü hatalara karşı son derecede dikkatli olmalı. Evet, AK Parti'yi anlıyoruz, tabandan baskı geliyor. Ne var ki hiçbir hükümetin elinde sihirli değnek olmadığı da tabana iyi anlatılmalı. Taban hoş tutulmalı, lakin eli mahkum da olmamalı. Başbakan yasayı B 2'ler gibi dondurduklarını, daha sonra üzerinde geniş bir çalışma yapacaklarını haber veriyor. Geniş bir çalışma yapmalı, fakat iki konu birbirinden ayrılmalı. YÖK ve İHL'ler çok farklıdır. Siz her ne kadar "kanunun hedefi meslek liseleri, İHL'yi bunun içinde küçük bir sayı" deseniz de "ne anlatırsanız anlatınız, anlattığınız, muhatabınızın anladığı kadardır" gerçeğinde olduğu gibi sizin anlattığınız değil, kafalardaki düşünülmekte. Bir peşin hüküm mü var? Şüphesiz, yıllar yılı adeta beyinler yıkandı. İster istemez peşin hükümler ortaya çıkmakta. Onun için yeni yasama döneminde aynı hata tekrarlanmamalı. Üniversitelerle de mümkün mertebe bir mutabakata vararak yüksek öğrenim kurumu, AB'ye aday bir memlekete yakışır yapıya kavuşmalı. İHL'lere gelince veya diğer adıyla meslek liselerine... Üstüne gittikçe el yakacaktır. Epeyce bir zaman kaldığı yerde kalmalı, iyice soğumalı, unutulmalı ve o mevzuda kesinlikle radikal bir karar almalı. Bir kere daha tekrarlamakta fayda var. Bu liselere "İlahiyat Lisesi" ismi verilerek ilahiyat fakültelerinin meslek lisesi haline getirilmeli. Normal liselere ise göstermelik ve laf olsun kabilinden değil hakkıyla din dersi konmalı. Evladı, dinini gittiği ortaokul ve lisede öğrendikten sonra vatandaş, onu başka yere neden göndersin? Bunu tevhidi tedrisata aykırı saymaksa ilkellik örneği olur.