Başbakan Tayyip Erdoğan, yargıya "ya hüküm ver veya bırak" diye seslendi. Sayın Başbakanın bunu derken çok memnun olduğu söylenemez. Tipik bir kuvvetler ayrılığı sıkıntısı yaşanmakta. Kuvvetler ayrılığı da olsa kuvvetler aynılığı da olsa neticede halkın tanıdığı ve hesap beklediği icradır. İcra/hükümet kuvvetler ayrılığının dengeyi yitirmesi halinde zora düşmekte. Sokaktaki bir kısım vatandaşa bu tutuklamalar karşısında "seninle Başbakan arasında fark yok!" dense bile buna inanması muhaldir. Aksine Başbakanın, bu kararların arkasında olduğu kanaatinde. Dahası, sadece vatandaş değil, bazı medya unsurları da bunu bile bile yazmaktalar. Sonuçta şu tartışmalı tutuklamaların faturası hükümete çıkmakta. Tabiî ki yargı bağımsız olacaktır. Yargıya hiçbir kuvvet karışmayacak ve ilişmeyecektir. Mahkeme önünde generalle sade vatandaşın farkı bulunmayacaktır. Bunlar niçin? Adalet maksadıyla. Yargının varlık sebebi, adalet tevziidir. Adalet olmayan yerde bırakın mülkün göçmesini, gök kubbe bile çökebilir. Adliye mensupları adaleti temin, tesis ve tevzi ile mükellefler. Bu mükellefiyet de kuvvetlerin tefriki/ayrılması ile mümkün. Devlet, esasında idare, adalet, maliye, maarif ve kolluk kuvvetidir. Şu kadar ki adalet mekanizması, kazai kuvvet/yargı, bizatihi ihtilaf mevzuu olmamalıdır. Yıllara dayanan tutukluluklar var. Kimse yargılanmaktan, mahkeme önünde hesap vermekten muaf değil. Lakin, maddede aksi yazsa bile bir albay, bir generalin emrine karşı gelemez. Diğer taraftan genelkurmay başkanlığı yapmış bir kimse, nereye kaçıp gidecektir? Bunu yaparsa zaten bu hareket intihar gibi olur, kendi şerefine kendisi leke sürer. Haberleşmenin, takiplerin böylesine kolaylaştığı bir çağda tutuklama keyfiyeti gerçekten istisnai olmalı. Tutuklamanın iki temel sebebi vardır. Kaçma şüphesi ve delilleri karartma ihtimali. Fiili durumdaysa şüphe ve ihtimali aşıp esasa dönmüştür. Bir insan, 1-3-5 yıl tutuklu kaldıktan sonra bırakılsa bile o, artık ceza yemiş olur. Yalnızca o mu? Eşi, çocukları, anası, babası, itibarı, mesleği vs. Memnuniyet verici bir adım atılıyor, artık hakim, dosya üzerinden tevkif/tutuklama kararı veremeyecek. Şüphelinin görülmesi şart olmakta. Dördüncü Yargı Paketi'ndeki en mühim uygulama bize göre bu maddedir. "Bir şey haddini aşarsa zıddına inkılap eder." Adaletsizliğe düşmekten en ziyade yargı korkmalı. Bu sisli manzarada değişik fikirler imal edilmekte. Mensubiyet izafe edilen yargının hükümeti zora sokmak için böyle davrandığı iddia ediliyor. Adil, tarafsız, temiz ve ihtilaflara bulaşmamış mahkemelerle onların hukuk, hakkaniyet ve vicdana dayalı kararları her zaman herkese lazım.